hiç/e..neden göremem? sende olmayanı... defterlerin şekilsizliğinde kalır sayfaların kırılganlığı ki üşüdü avuçlarımdaki av mevsimleri. bir kış daha şimdi... evet. ve kapı eşiğimizde ten/beyaz... dolanıyorum... sarıyorum dışımdan içime doğru sarma/şık ödeşemiyorum kendimle bile elma suyu koy yarısına kadar bardağın ve vodka ki devrilsin gövdem sana doğru son -RA iniltilerini ve kırıklarını gözlerinin elasını sok ceplerime avuç içlerim neden terli? sıkıca tutuyorsun değil mi? düşmemek için belki de gitmek? icat edilmemiş sanki hiç doğru ve düzgün kaçıramıyorsun kelimelerini bile. kapatıyorsun yarı açık omuzlarını ve sonra saklanıyorsun avuçlarına ki ben buğulu camlara çiziyorum seni ters ve yüz... belirgin bir iz gibi ve itiraz gibi aslı/astarsız boşluğu gibi çivinin ve ilerlemek gibi akışkan bir sıvının içinde kalabalıklar içinde flu bir leke kadar duruyorum bazen görkemli tarihini izler gibi insan oğlunun. hepsi bu mu ve her şey bu kadar mı diye. ki sen, ardına bakıyorsun kimi arıyorsun avuç içlerindeki izlerden kendinde olmayanı anlamak ister gibisin dağa/taşa/suya bana değil sana asla. ışıklarını takip et tünelin sonunu bulmak istercesine gövdeler bul yaprak yaprak aşk kokan ve yasla nefesini/soluğunu cazip geliyormuş gibi sanki sevişmek. boşluklarına otur merdivenlerin sendromlar dağıtsın saçlarını kan toplarken çanakları gözlerinin ki sen elma dersen inanacağım dudaklarına... boğulmak ne denek? (...) |
Hiç işte.
Gölgesine kılıç soksan akmaz kanı, hiç oralı değil ölüme bile...
deniz_tayanç tarafından 12/9/2013 12:54:47 AM zamanında düzenlenmiştir.