YAVRUMA AĞITMayısın dördü idi, sen gelmiştin dünyaya Hasretle beklediğim, yüzünü gördüm yavrum. O tenini kokladım, Cennet kokusu diye Pamuksu ellerini, yüzüme sürdüm yavrum... Bir mutluluk, bir sevinç, belirdi gözlerimde Gece gündüz demedim, salladım dizlerimde. Bir şikâyet, bir sitem, yok inan sözlerimde Her günüm, her anımı, severek verdim yavrum... Sen benim değişmeyen, baharımdın, yazımdın Birazcık hasta olsan, yüreğimde sızımdın. Canımdan çok sevdiğim, bir tanecik kızımdın Saçını ellerimle, tarayıp ördüm yavrum... Bu kaçıncı acı yıl, sensiz kaçıncı sene Aylardan mayıs ayı, günlerden dördü yine. Nasıl rast gelmişti ki, aynı ay, aynı güne Sen değil de toprağa, sanki ben girdim yavrum. Biliyorum ki sana, malum bütün hislerim Tamamlayıp ömrümü, kavuşmayı düşlerim. Yüreğim daraldıkça, artıyor heveslerim Vuslatı düşündükçe hiç gelir derdim yavrum... Sanmıştım ki, koskoca bir ömür var önünde Kader ayırdı bizi, yedinci yaş gününde. Çok yalvardım ALLAH a, al canımı benim de Sanırım bu gün burda, murada erdim yavrum... "Kul Hilmi “der; bir kadın, kırkla kırk beş yaşında Pamuk gibi bembeyaz, siyah yoktu saçında. Bulmuştuk cesedini, bir mezarın başında Bir eli göğsündeydi, BİRİ MEZAR TAŞINDA!... Hilmi Coşkun ( Kul-Hilmi ) |
Ne desem bos ama siiir beni etkiledi..
Kaleminiz ve usta yureginize Allah zeval vermesin insallah.
Selam saygimla..