Yüreğimde Taşıdığım Çelimsiz Bir Cinayet
“ Faili meçhul cinayetin prova öncesi “
…. Cesedime suni teneffüs yapılırken Yürek damarlarımda aşırı dozda rastlanılan Yalnızlığına inat Gözlerim hep aynı saatte “ Sana “ tehirli kalıyordu. Yokluğunun darağacında Bir şiiri kurban ederken Sesini yarsızlığıma yâr ediniyordum Yokluğunun kalabalığına yara kabul ediyordum. Gözyaşlarımda kurulamaya niyetlendiğim Bir kız çocuğunun kurak tebessümlerinde Can çekişiyordu birkaç kelebek. Tuzu eksik uykusuzluklarımdan Gözlerine firar ederken Her gece özlemine bedenimi tutuşurken Dua üstü yakalanıyordum. Ve faili meçhul tüm depremlerin enkazında Ayrılığa atıfta bulunan Tüm cinayetler üzerime kalıyordu. Oysa yüreğim, Kadavra hükmü zaptına geçirilse de Üşüyen damarlarımın Birkaç nefeslik hayat belirtisinde bile En çok gözlerine/ gülüşlerine rastlanıyordu. …. “ Faili belli bir cinayet sonrası “ Kemiksiz acılarımdan sızan Bir kadeh tuz öpüyor yaralarımdan beni. Ulu orta sızıyorum ayrılığın ortasına. Bir yalnızlık yalpalıyor içimi. Yüreğimde onurla taşıdığım çelimsiz bir cinayet. Yalın ayak cümlelerimden falakaya yatırılıyorum. Sevdaya arka çıktıkça Cümlelerimin ümüğü sıkılıp Dudaklarıma on puntoluk suskunluk dikiliyor. Orta yaş sancılarına varlığımla omuz verirken Bir anlatım bozukluğunda Nefesimdeki “ senin “ Son nefesini veriyor yüreğim. Sesine kıvrılıp Varlığına uzanmışken Falakaya yatırılmış bir uykusuzluk. İman tahtasına değen Kör bir bıçak. Yağmaktan kuruyan Bir nehir gibi bir çift göz. Üzerime bir beden bol gelse de Kabir azabı gibi içten içe Sızlayan bir unutulmuşluk. 02.Ekim.2013 20.44 İsmail Sarıgene |
nicelerine efendim