söylenmemiş söz/ler...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın susuyorum şimdi...
ellerimden önce tenine düşen sesim/hecelenip sen oluyor..kelime/kelime dokunuyorum sana..dönüşüyorum sana ki her gece/yatağını terk edip delice çağlayan bir ırmak gibi yalın/ayak..çırılçıplak sana koşuyor..çıkmaz sokakların kuytularında gölgeler çoğaltıyor/özlemle çoğalıyor..teninin üzerinden renkli taşlar topluyorum parmak ucu dokunsallığımla ki yüreğimdeki mührünle yol alıyorum.. içime girip büyüyen..içimde kayan vuslat kırıntılarının erozyonuyla etrafa saçılıyor aklım..umursamıyor yürüyorum gece yarısından/sabaha dek..dilekler adıyorum yıldız tozlarından/kaçmanı diliyorum benimle bir başka dünyaya..kulaklarımda kırgın bir melodi/ ince sızım... (...) aynaların şekilsizliğinde kırılırken gölgem, taşınmaz ırmaklarında yıkanırken yüzlerim ben, bir Adem soyuyum dedi mavi boyadı göğümü... yarı açık unuttuğun kapılardan sızıyordu günleri zamAnın ve biz, bir biri ardına söylenmemiş sözler bırakıyorduk bir merhabanın ardında ki alışıyorduk yani birbirimize bile... eksik sayfalarda, korsan basım kitaplar gibi dizilmeden raflara, saklanıyorduk/ bir kaç parmak ağırlığınca dokunuşlarımıza ki anlam ilk kez o zaman yoruldu/sanırım ..biçimsiz/eksik haritalar çizerken omuzlarımıza... ve biz ki sevgili; söylenmemiş sözleri öldürüp, kavim kavim serpiştiriyorduk uyumadan hemen önce akacağımız ırmağın/yatağını daha şık yapsın diye duygularımızın üzerine ki kendimizi kandırıyorduk, kendimizin uydurduğu yalanlarda... ben, sağanak oluyordum. sen, bir göçü taşıyordun sırtında. bütün inandıklarımız bu yüzden sırılsıklam oluyordu sadece... anımsa, bir çocuk uykusu buluyordun erken kalktığın sabahlara bazen karanlıktan korkan belkide uslanmış artık şimdilerde... çıplak ayaklarınla koşarken sen seslerini duyuyorum giderek daha hızlı her seferinde biraz daha... tabiri yapılmayan uykularda, rüyalarına uyurken sen ben sayıklamadığın bir düş/ -düm tekrarlanırken sözleriN... sen gidiyordun evet yüreğine işaretlenmiş bir ben ve saçlarının arasına saklanmış bir kaç masal kahramanıyla, korkutulmuş bir çocuğun suskun çığlığıyla kaçıyordun seni izliyordum/ ve hiç unutmadım... söylenmemiş sözlerini, merdivenleri, saçlarını ve savurmanı şiddetini sonra ki bir yankı gibi dağılmıştın tüm boşluklarıma... (...) |
gerçeğiyle hiç yüzleşmeseler
bazen
çok tatlı olabiliyorlar.
ve
en çok sözü söylediklerimizedir hep eksik kelimelerimiz.
Şiir hikayesi ile birlikte çok güzel örtüşmüş ve mükemmele yürümüş
tebrik ederim