SALON
Şu salon
Evimin salonu İçinde her şey var Sen gör görebildiğin kadar Şu yerdeki tahta döşeme Tahtanın yapıldığı ağaç Ağacın kesildiği orman Ormanda meşe çınar çam Karınca yılan Yapraklarda çiğ taneleri Düşmanından kaçan av Avın korkuyla sıklaşan nefesi Korkunun ve acımasızlığın ortak sesi Çiçek kokusu Böcekler kuşlar Kuşların korosu Şu penceredeki cam Camın yapıldığı kum Kumun alındığı deniz Denizde balık yosun ve tuz Dalgalar Dalgaların dövdüğü kıyılar Martılar Martı çığlıkları Cam göbeği mavi Ve yosun yeşili Şu dolap Dolapta raf dolusu kitap Her kitapta dünyamızdan başka bir dünya Her kitapta başka bir hayat Yerdeki milas halısı Halıyı dokuyan kızlar Kızların elleri Konuşurken ekmek gibi kızaran Utangaç yüzleri Ve gözleri Derin bir gölden Daha derin bakışlı gözleri Düşleri düşledikleri Yününden halı ipi yapılan koyunlar Koyunların yanında kuzular Kuzularla oynaşan Yeşil yaprak kokulu Kızıl elma yanaklı Güneş bakışlı çocuklar Şu ortadaki masa Masada yaşanan dostluklar Salon dolusu kahkahalar Söylenen şarkılar İçilen şaraplar Şarabın yapıldığı üzüm Üzümü veren asma Asmanın topraktan suyu emişi Üzümün tadı Taneleri üzerindeki buğu Duvardaki tablo Tabloyu yapan ressam Ressamın paleti tuvali fırçası Boyaları Boya kokusu Ressamın parmak izlerini taşıyan fincan Yarısı içilmiş sigaralar Dolu küllükler Küllükten dökülen izmaritler Köşedeki kanepe Kanepenin altında gizliler saklılar Üstünde küsmeler barışmalar Plansız zamansız sevişmeler Köşede eski bakır kap Bakırda insan emeği alın teri Bakır ustasının Ve onun ustalarının Parmak izleri Şu plastik sandalye Plastiğin yapıldığı petrol Petrol için savaşlar Petrolle çalışan arabalar İnsanların araba tutkusu Arabalarla taşınan hayatlar umutlar Arabaların getirdikleri Arabaların götürdükleri Kavuşmanın sevinç gözyaşları Ve hüzünlü ayrılışlar Bu salonda her şey var Yeterki sen gör Görebildiğin kadar Mehmet Gazi Yıldırım |