Gülüp geçiyorsun, beklide alay ediyorsun, bilmiyorsun…Bilmiyorsun Hiç nazar etmeden geçip gidiyorsun Halin figanını işitmiyorsun, Her lahzada hasret tohumu ekiyorsun Titretiyorsun, Hassasiyet serencamında bekletiyorsun, Ümitler için şevk vaat etmiyorsun Gözler görmüştü Gönül süruru aşk için ömürden geçerdi Hale nakşeden sevgiden Nasıl vazgeçilirdi, Ukdeleşen sır perdeydi Gönül söz mü dinlerdi, Yüreğe işleyen sezgiye bir nebze Nezaket gösterilmez miydi? Nerden bilirdim Demek ki bu sevdaya meftun viraneydim Yalnızlığın ve sessizliğin üşüten Sokaklarında yıllardır bekledim Bir tebessüm edebilmek isterdim, Muhabbetti özlemin, Dertleşe bilmekti firkatim Hayallerim vardı Bir ömür derlediğim Ve umut beslediğim sırdı Anlaşılamamak ne kadar garip gelirdi, Fark edilememek ne büyük dertti Her zaman susmak mecburiyetti, Hiç görememek, izini sürememek eleme yeterdi Bilmezdim, bilemezdim Kalbime ihsan edilen İksirden vazgeçemezdim Ruhumun ve sezgimin talip olduğu Bu sevdayı yakıp kül edemezdim Vazgeçerdim, heves, tutku, Varlık, sıfat adına neler Ardımdaysa bırakır, giderdim Bir heyecan var içimde Ne kadar nezaketli ve sessiz, Süruru içinde beklemekte Nasip neredeyse, kader gülecekse, Murat alınacaksa, kahır etmek niye Seven, sevdiğine asla kahredemez, Perişan olmasını isteyemez, Hatta buğz edemez Mustafa CİLASUN |