Su Yağışlı Toprağım
....” Sana nasıl baktığımı gördün ,
benim sana, nasıl baktığımı görmedin” . Yeniden yeniden toprağa düştük , önce tohum , toprağında çürüdü ; arkasından ,çakılları yeşerdi dallandı , salındı , serpildi , süslendi ,ziynetlendi , meyvesi güzelliğini taşıyamaz oldu , sonra güzellik süsü güllerini döktü , kuru bir gül ağacı oldu , öyle bir gül ağacı ki ! cemrelenmesi hiç bitmiyor , bir baharı, bir kışı vardır genede , nasibini alır her toprak gibi ; gölgenin , gölgesinin , gölgesi , tekrar ikinci baharıyla uyanmakta , tekrar düşer toprağına , ” güpresizdir tohumu , alır ,açılır, saçılır ,salınır , verir veriştirir , dallanır , budaklanır , düşünür , düşündürür , öğrenir , öğretir, ağaç yaprakları gibi olgunlaşır, kıraçların kıran’ları çarptıkça inadına inadına ziynetleşiverir , gül aşırır doğaya ,gül gülüne gül zaten güle aşılanmış doğası, sümbül’e derken başak olur, başaklar ambara dolar sırlarıyla meyveler verir, gördüğün , göremediğin kadar ” ” aslımız toprak ya hani … ufacık yağmurlardan , nem kapar ya hani … peki ! ya hiç ıslanmayanlara ne demeli ! yalancı şafakların yıldırımları bile ; kırmızı akışlı ,su yağışlı toprağımın , çekirdeklerin çiğsiliğini ,etkileyemez sonra ; yazgının altın şafaklı sayfaları , yeniden yine yeni ,yeni , yeniden toprağa düşer , Gülay GÖKTÜRK |