Akşamın olduğu yerde, hüzün bir başkadır sinemde…Her geçen vakit İçme işleyen ibret yakarışların çığlığıydı sanki Bilmediğim, şerhine malik olmadığım deruni bir nidanın sedası vardı Ne kadar yakındı, nefsi telakkilerime ne kadar uzaktı, ruhun enginliğine nazardı Gün batarken Melal suskun bir vaziyette dalarken Ten ürperir, hissiyat bereketlenir, gözyaşları yavaşça inerken Aşkın kalbe inşirah vadeden serinliği, sevdanın izanımda firkatleştiği aşikârken Hala neyin hesabını yapıyorum En çok düşündüğüm ve zikrettiğime köle olmayı Varlık adına hırsa kapılmayı, hiçliği miskinlik saymayı, ukalalık yapmayı Kimseye bırakmıyorum, her mevzunun içine dalıyorum, utanmayı beceremiyorum Yürek, kalp aynı değil mi? Hangisi beyne kan pompalar, hangisi irfan yolunu açar Vicdan niçin iradeye bakar, pasif hale getirildiğinde niçin içim yanar Ruhun kitabından kim anlar, nasıl bir vuslatın sevdasıyla, bir gün aşk kapımı çalar Ceylanın ah u zarı var Zavallı ne kadar da melül melül bakar Kırılmış ayağın, vaktini bekleyen kaygının, sancısı kim anlar Nasıl bir insicamın pençelerinde olacaktır av, her belanın bir esrarı hikmettir yar Bazen gönlüme küserim Karşımda ki muhatabın üzülmemesi için dilimi büzerim En nihayetinde feragat etmeyi, fedakârlıkta direnmeyi hakikat bilirim Zafiyetlerin ne kadar zillet olduğuna kanaat getirenim, azimeti her zaman severim Din gönül eğlendirmek için değildir Bahanelere kurban edilen akait ve ziyan olan ameller kimindir Efendimizin muhabbet ve emanetleri ne kadar kalbinin müstesna yerindedir Rahmet ve mağfiret her can içindir, müddeti nefes olan insan mizana bedelli kalptir Mustafa CİLASUN |