Artık Aynaların Sır Perdesi Kalmadı…Yar… Ne kadar gizlesem Her lahzanın Ümitleriyle yeniden dirilsem Sabır denen deryanın Derinliğinde hicran ile nefeslensem Bilmem ki ne vakit İçimin sızısını dindirsem, Şevki sürur ile nazar etmeyi hissetsem Artık Aynaların Sır perdesi kalmadı İçselliğin ak sedası Her yanımı sardı, mecal uzaklaştı Düşen yaprak, kuruyan toprak, Sevdasına adanmış Yüreğin titremesine bak Ömürden geçilse, Risaleler ezberlense, İdrak firkate yenik düşmüşse, Hal bizar, umut hazandır Neden Kalabalıklar haz vermiyor Ruhuma sancı zerk ediyor, Hüzün her lahzada sesleniyor Anlayamadığım, Kavrayamadığım bir yabancılığın Korkusu mu nüksediyor Şaşkınlığım, abartılı bulduğum, Asla haz alamadığım Keşmekeşlik her yanımda bitiyor Ten Ne kadar güzel olursa Nefeslerin dikkatlerini celp Edip üzerinde toplasa Ruhunda ve kalbinde hak Ve hakkaniyet azmi Bulunmuyorsa yaradır Ne sefih bir gamdır, Ruhsuz bir maceradır, zafiyet İçinde çürüyen mecaldir, korksa da Kalbin Hangi halinden söz edeyim Aklın derecelerini Hangi idrakimle şerh edeyim Vasfımı aşikâr eyleyen Nadanlığımın ayan olan Farkını nasıl gizleyim Ruhumdan tebarüz eden Yükün altında, gönül bahçemin Kalın surlarından sesleneyim Sen ne Kadar zulmetsen Ah u zar etmem için sabrımı denesen Ömrü besteleyen güfteyi Notalara çevirip sazendeye versen Mızrap kırılır, akort darılır, Saz mahzunlaşır, sazende Şaşkınlık içinde etrafına bakınır Mustafa Cilasun |