Bil...!
Bil !..
Büyük fırtınalara gebe !.. Düşsüz , yolsuz , kervansız !.. Gamsız , dertsiz , sevdasız !... Gökyüzü bu ayrılığa düşman !.. Yıldızlar , Güneşler , Aylar !.. Sus’muşlar!.. Zaloğlu cellat olmuş !.. Dinlemiyor ahları vahları !... Ölüm acısı!.. Ayrılık davası!.. Alt üst olmuş!.. Gidilmiyor!.. Kapıyı çalan yok!.. Gözlerim pusuda!.. Gece küsmüş gündüze!.. Gündüz geçmiyor geceye!... Nasıl akıldan hünerlidir gönül!... Gel gönül gözüme!... Çıkar bu hapisten!.. Gece içinde sabah gibi!.. Gündüz içinde güneş gibi!.. Ay’da hüzün!... Gel!.. Gel gönlüme kum tanesi!.. Gel otur gönül tahtıma!.. Güzelleşelim!.. Gülleşelim!.. Gel gönlümün gül tanesi!.. Gel kurul gönül otağıma!.. Helalleşelim!.. Sevdalaşalım!... Gel gönlüme kurul inci tanesi!.. Gel gönlüme!... Gel’de!... Gel!.. Dilim çürüdü gel demekten!.. Gönlüm değersiz okka , pahası yok!.. Uykusuz! Sevgilisiz!. Ordan burdan haber gelir!.. Duymaz kulaklarım!.. Yokluğunun sesinden azab!.. Canım pusuda!.. Her gece göğsümün duvarlarına çarpıyor sessizlik!.. Her gece yeşil gözlerimden dökülüyor gönlüm!.. Her gece rüzgarlara direnen mum ışığına!.. Bir gölge arar durur bu divane!.. Her gece düşündükçe!.. Umutlar ekerim gelişine!.. Her gece özledikçe!.. Bir söğüt ağacına eziyet ederim gidişine!.. Her gece ama her gece!.. Unutma!.. Hatırla ama!.. Aşk kokardık birden.. Söner ışıkları sabırsız günlerin , gecelerin , varlığın!.. Yosunlar birikmiş göğsümün damarlarına!.. Dağ içlenir mi benim kadar sensizliğe!.. Toprak açar mı kollarını!.. Özlemli baharlara, müjdeli gelişlere!.. Susar mı?!... Duyar mı!.. Kanar mı!.. Yakar mı!.. Bil!.. Sadece sana!.. Sadece bana!.. Yokluğuna ağıtlar yakan yüreğine!.. Varlığımı hediye ederim!... |