BuhûrBuhûr Sararmış bir hazan dalıdır rüzgarla sallanır durur namevcut bedenin öyle hasretle dolu çaresiz gelmeyeceğini bile bile her akşam indiğim o sahilde arar dururum izlerini bir gün çıkıp geleceğini düşleyerek hayali fener misali gezinirken odalarda aynalarda gördüğüm hep iki yüz biri neşe biri hüzün loş ışıkları saksı çiçekleriyle dolu terkedilmiş konakların verendalarında hikayemsi masalımsı fısıltılarla adeta seslenirsin kısık sesinle ay vaktidir ay bana bakar ben aya bakarım süzülür bulutlar yüzün belirir hüznün rengiyle keder gelir oturur içime hatıralar sarar ince bir tül misali sarar her yanımı dinlerken sessizliğin sesini sesin çocuk sesi gibi coşkulu öylesine sevecen seni sevmek başka bir şeydir zikirdir ibadettir çiçekler neş-vü neva ederken sesinde aniden tebessümün belenir hüzne seni sevmek ezberlenir sev diyen rabbime hatim indirir gibisine sararmış bir hazan dalıdır ince narin bedenin geçmiş bir yazın bir Haziran sabahında sallanır durur rüzgarda namevcut bedenin offlar çekerim kokular gelir yaz bahçelerinin iğdelerinden renkler havuzlar fıskıyeler bir serinlik bir hoşluk gelir ki uzanır tutarım ellerini tarifsiz bir heyecan sarar içimi sonunda öyle çok dilediğimden olacak bir gece girersin rüyama sarılırım hayaline el ele yürürüz mabedimize yan yana sandukalar içinde yüzlerimizin balmumu renkleriyle dileklerimiz için çaput bağlarız mazinin dallarına günnük kokuları içinde 21/Haziran/2013/Cuma/Bodrum Yüksel Nimet Apel |