Siret-i Nümayiş
Bir emanet gibi
Eğreti duruyor tüm sözcüklerin. Üzerine oturmayan duygular ile Gerçek bir aşk hayali kuramazsın. Şiir aşkı unuttu Aşk kağıda düşmeyi.. Kağıt unuttu kalemi Kalem sözle sevişmeyi.. Sen ki Ne zaman unuttun beni Bende unuttum şiiri. Ölüm; hiç bu kadar yakışmamışdı suret-i hüznüme Ve hiç bir kefen beyaz değildi Masumluğu kadar ellerimin. Günaha belenen Çirkin ruhumun yaşama hevesiydi. ...//Öldüm günahların gölgesine gömüldü gülüşlerim//... İsyanın menevişleri Düşer de gamzelerime. Lal olur dillerim Sır dolu geçmişime. Hiç bir anahtar açamazken Usumun kapılarını Aymazlar; Suizan ile dolanır serimin bahçelerini Bulmak için aramak gerekir (!) Önce kendine bir sor Bu hal nedir? Neyin peşindesin? Yönün neresi? Kıblen neresi? (Bulunmak istiyorsan, en tanıdık, en bilindik, en emin yoldan ilerleyeceksin..ki, görülsün siretinin nümayişi) Dilruba Emine Genç 11 Haziran 2013 /02:25 |
Kelimelerin sihrini çözebilen;
şiirin gizemini, siyah sayfalara ak cümlelerle,
edebiyatın olanca güzelliğine bezeyip resmeden gönüllere seslenmek zordur, biliriz.
Ama,
yine de,
birkaç kelamımız olsun istedik bu güzelliğin etek uçlarında.
Aşkın öyle kolay erişilen bir değer olmadığını,
erişebilmek için meşakkatlere katlanmak gerektiğin okuduk şiirin girişinde.
Ve,
ayrılık acısının oldukça seviyeli taktimi geliyor.
Unutulmak, şiiri de unutturuyormuş insana, öğrendik.
Öyle ya,
gönülde sevda olmadıkça, kalem nereden alacak feyzi?
Finalde ise hoş bir nasihat var...
Bulmak için aradığını, gideceğin yolu bilmelisin.
Niyetini, ahlakını, insanlığını da tariflemeli bu zahmetli gidişin...
Güzel bir şiir.
Antoloji'de de yayınlanmış.
KRŞIMIZDA BİR PROFOSYENEL Mİ VAR YOKSA?