KÖY ÖĞRETMENİ
daha dün gibi
dört kişilik bir ailenin küçük tencere de pişerdi aşları yere serilen yatağın yün dü yorganı bacasından tezek kokuları yayılan köyünden koparılışıy dı elinde tahta bavulu on iki yaşında bir çocuktu veda etmek en zoruydu yağmur taneleri karıştı göz yaşlarına geride bıraktığı ayrılık ateşiydi yanarak sürecek olan ilk gurbet başlamıştı yatılı öğretmen okulunun kapısından girdiğinde çatısı saçla kaplı yatakhanesinde yağmur taneleri duyuluyor kocaman kazanlarda kaynayan yemekler yıllar yılı kovaladı yeni bir gün başlıyordu istiklal marşımız arkasından öğretmen marşı sevinç gözyaşları ile mezuniyet töreni arkadaşların dan hüzünlü ayrılışı elinde meşalesi yurdunun en hücre köşesine ışık götürecek kendi gibi pırıl pırıl gençler yetiştirecek kara tiren yol alır iken geride kalan anılardı altı yıl boyunca hafızasına kazınan boz kırın ortasında çorak topraklar sıra sıra dağ eteklerinde köyler ve bir köy görünür uzakta yoksullar köyü (gitmesek te kalma sakta o köy bizim köyümüzdür) renk renk açmış kır çiçekleri sardunya karanfille süslenmiş bahçeleri okulu üç sınıflı tek öğretmenli sınıfta kara bir tahta yarım kutu ak tebeşir öküzün tüyünden silgi Atamın büstü ve resimleri günaydın çocuklar diye başlayıp sürekli mücadele ile geçen yıllar NAZMİ ŞENUSTA /ORHANGAZİ/BURSA 07.06.2013. |