ses/sizlik..Tamamlanmış bir masalın/ ölü kahramanlarıyla dolu gözbebeklerinin içi.. ağır bir yükten kurtulmuş gibiydi bedeni s-onsuzluğa açtığında gözlerini ki usunun her yerine dağılmıştı kırıkları saçlarının soluna ve sağına omzunun tedirginliğine tel tel.. gözlerini açtığında avuç içlerinin çizgilerine sığınmıştı ter sır yok ser yok ses yok yarı açık pencerenin tedirginliğindeyken rüzgar camlara düş/en dudak izi ve parmağının dokusu/buğusu kuytularının bütün derinliklerini kesiyordu ve sızıyordu çarşafının üzerinden kokusu ki ayak basılmamış kıyıları çağrıştırıyordu/mavi kapatıp gözlerini... masal anlat bana dedi. göremediği bir yerden/bir el saçlarının kıvrımlarında dolaştı dudaklarını çizdi/mor sırtını teğet geçti ve çekti kendi dışından/içine ki düşleri/düşüşleri bir mazgalın içinden taşıyordu. sessizlik... dedi. dudağının kıvrımından düşen söz duyuyor musun? ses -sizlik sınırlarımızı ayıran yüreğimizdeki derin boşluk su-s" dedi. kapatarak gözlerini ve hiç ses duymuyordu. bu iyiydi. ses -sizlik. nihayet. gelip onu bulmuştu... (...) |
feri sönmek üzere gözlerimin aralığından susuşlarını takip eder bebeklerim
yüreğimizdeki derin boşlukta kopan kasırgalar emer kelimelerin seslerini
o an..
herşey susar
sessizlik
sen
ve
ben..
tebrik ederim
sevgimle çokça..