SEN DİYE DİYE....YÜ_KO
Ömrüm geldi qeçiyor...!!
Gülüm,bilmediğim yaban ellerde., Bir gün dönersin diye bekliyorum senelerce, Bıraktığın yerdeyim yine .... Gülüm bekler oldum yolunda ölürcesine Sinemdeki sızıyla hasret kaldım sana... Aldırmadım canımı yakan haykırışlarıma, Gideceğim bir gün ölüme.. Sen diye diye... . . Yetim bıraktın beni gurbet ellerinde....!!! Düşman oldum,gerçekleşmeyen düşlerime, Her sen deyişimde bir gün eksilttim ömrümde, Her ne çekmiş isem kendi yüzümde... Seni ararken,bu kör olasıca yerlerde ... Değirmen taşı gibi döndüm durdum eksenimde, Gideceğim bir gün ölüme.. .. Sen diye diye... ... Bir haberin gelsin diye....!!! Yollarına bakar oldu gözlerim , Dilimde ismin,figana döndü sözlerim.. Beden bitap düştü,tutmaz oldu dizlerim Esir kaldım aha,da buralarda; Aman vermez oldu gurbet bana.. Sensiz bir gün olsun gülmedim.. Bakar dururum resmin soldu kaldı duvarda ... Gideceğim bir gün ölüme.. Sen diye diye... LESKÜY NARUT......27...NİSAN ....2013 |
Gurbet elin bağrında hasretiyle yandığım.
Gül kokulu vatanım, ilimsin sen Kırşehir.
Cemaline vurulmuş yaralı bu aşığın,
Bülbül olup şakırım dilimsin sen Kırşehir.
Türkmenlerin obası Âşık Paşa diyarı.
Ahi Evran, Gülşehri, Caca Bey’di mimarı.
Hacı Bektaş can oldu Türkmanî de baharı.
Zamana ışık oldun bilimsin sen Kırşehir.
Yiğitleri doğurdun muradına erdin sen.
Nesilleri büyüttün Türk’e gönül verdin sen.
Namus bilip bayrağı gökyüzüne gerdin sen.
Asırlardır bükülmez belimsin sen Kırşehir.
Gecelerin bir başka manilerin okunur.
Yeni yetme güzelin kınaları yakınır.
Varan gelen, mazıyla ıstarların dokunur.
Al beyaza bürünmüş kilimsin sen Kırşehir.
Nazlı ceylanlar gibi ovalarda kaçarsın.
Ilgıt ılgıt rüzgârda mis kokunu saçarsın.
Kuşlardan nağme alır her mevsimde açarsın.
Rengine kurban olam gülümsün sen Kırşehir.
Tarihinden mirastır ulu kervansaraylar.
Keçi Kalesi mağrur yayılırdı kır taylar.
Külliyeler dolunca kulakta çınlar haylar.
Dünyadan ahirete yolumsun sen Kırşehir.
Düğün, dernek, toylarda çağrışır âşıkların.
Türkülerle coşulur vuruşur kaşıkların.
Geceleri kandırır yakılan ışıkların.
Duvaklarda parlayan pulumsun sen Kırşehir.
Ak boncuklu gelinler yemekleri çevirir.
Köfte, bamya, çirleme damaklara tat verir.
Peynir, yoğurt, kaymağın, pekmezin dilde erir.
Tandırlarda gazelim külümsün sen Kırşehir.
Vurulunca tokmaklar soku sesi duyulur.
Kaynatılan buğdaylar hedik olur yayılır.
Sınangıyla, besmeçler sofralara koyulur.
İğdelerin koktuğu dalımsın sen Kırşehir.
Kervansaray Dağ’ında sert geçiyor kışların.
Parlar Seyfe Gölü’nde çeşit çeşit taşların.
Hirfanlı Barajı’nda uçar yeşilbaşların.
Hasretleri bitiren salımsın sen Kırşehir.
Âşık Said, Seyfullah karıldı evlasına.
Çekiç Ali, Yastıman sarıldı Mevla’sına.
Muharrem’le, Neşet’in darıldı Leyla’sına.
Yürekleri yakarsın zulümsün sen Kırşehir.
Âşık Serdar Atabay memleketi özlüyor.
Sıladan haber diye yollarını gözlüyor.
Şafak vakti duada gözyaşını gizliyor.
Sensiz geçen ömrümde ölümsün sen Kırşehir.