Benim de baharda rüzgâra savuracak küllerim olsun…be BİTANEM...
BENIM DE BAHARDA RÜZGÂRA SAVURACAK KÜLLERIM OLSUN…BE BİTANEM...
Her kelime başlangıcıdır ömrün Ve her boşluk Aşk(ın)a mahkûm satırlardan ibarettir... Aşka şehit düşmüş satırlar karalarken Maviliğinde kaybolmuş bir yetim gibi irkilir ruhum Kucağını açıp kovalarken karanlıkları Çatlamış satır aralıklarına çarpar bedenim… Kim bilir hangi virane dudakta hayat bulur Ve fısıldar kulağına ab-ı hayat sözleri… Yalnızlığımla üstünü örttüğüm Ve kimselere göstermeyip sakladığım kelimelerimi Hangi serseri rüzgâr alıp götürdü? Nasır tutmuş ellerim şimdi hangi boşluğa tutunmaya çalışacak? Sensizliğin bir adım ötesine gitmeyen ayaklarım Öylece kalakalacak… Titreyen ve korkuya alışmış benliğim Hangi sesin buğusuyla uyanacak… İşte bekliyorum Bıraktığın yerdeyim... Gel ve bilinmezliklerimden kurtar… Kurtar ki sana bağlı gönlüm azametinle övünsün… Gel… Yaraya çalınmış katran gibi gel… Yokluğunu örten gece gibi gel… Aydığınlıyla büyüleyen güneş gibi gel… Bak sen gittikten sonra yağmur yağdı Karakalem işlenmiş satırlara… Yazmaya korktuğum bütün kelimeler Sel misali akıp giderken yatağında Tarumar eder tüm azgınlığıyla… Bir el bekliyor Bir sözüne hasret biçare nefsim Bir umuda gark olmuş seni bekliyor… Susuzluğunda kuruyan satırlar gördüm Her biri binbir derde müptela olmuş gibi inliyorlar… ‘Atın bizi tüm boşluklardan ve kurtarın’ diye… Tükenmişliğiyle pusan heceler var Kalbine ok gibi saplanan çizgiler kanatıyor ruhumu Ve bir damlayken yaram Ben yine can çekişiyorum Ta ki son nefesime kadar… Sebepsiz ve varlığını bilmediğim satırlara rastladım. Üstünde hiçbir maşuka yazılmamış cümleler vardı… Büyüleyiciydi… Karalanmış ve silinmiş. Sonra tekrar yazılmış; tekrar silinmiş. Her silişinde bir şeyleri alıp götürmüş… Âşıktan mı almış yoksa maşuktan mı bilinmez… Kendini sensizlik uçurumundan atan kelimeler gördüm Amaçsız ve nedensiz düştü boşluğun şafağına… Hangi cümlenin bilmem hangi satırından bırakmış kendini. Yokluğuna derdest olmuş sevdaya ulaşmak için mi bilinmez… Ve yaklaşıyor her nefeste ölüm… Kanayan ruhlar bürüdü vuslatı. Yorgun bakışlar ve bilinmez sözlere sahip gözlerim Sana ermenin seninle bizliğe koşmanın hevesiyle Sürekli kapanıyor ve umutla tekrar açılıyor… Sesleniyorum sana… Ey Nar-ı Rahab!!! Susuz gönülleri yakıp kavuran ateş… Sensizliğe âşık baharları alevleriyle saran ateş… Yakan sen ateşine müptela olan ben… Yak beni de yok et bedenimi… Ve öyle yanayım ki Benim de baharda rüzgâra savuracak küllerim olsun…be BİTANEM... tuncerbirdal 12.04.2013 |