SILA KADINI
Zeliha taze gelin, iki çocuk anası
Gençliği- güzelliği, ellerinde kınası Oldu sıla kadını, talihine yanası Gelip alıcam dedi kocası gider iken Ta Alamanyalara uçtu bir sabah erken Ekmek parası deyip gurbet yolunu tuttu Zeliha bebeleri ağıtlarla uyuttu Dönmedi babaları, para onu da yuttu Rahat yüzü görmedi, ele köle kul oldu Ölmedi- boşanmadı, kocalı bir dul oldu Baş eğdi kaderine ağlayıp sızlanmadı Darıldı aynalara, kadınca özlenmedi Hep umutla bekledi hasreti közlenmedi Adı sıla kadını, takiptedir adımı Satmadı onurunu, kirletmedi adını Oyalar-tenteneler ördü geceler boyu Kimse demedi ona, hadi artık yat uyu Helal alınterinden geldi değirmen suyu Büyüttü kuzuları ele muhtaç etmeden Babanız gelir dedi, onları incitmeden Yakınları el oldu, kapıları açmadı Tanımazlıktan geldi, sokağından geçmedi Sığıntı yaşadı hep, dayak yedi, kaçmadı Eğildikçe hayata alem üstüne bindi Çekildi kabuğuna, mezbelelere sindi Fırtınalar yaşadı, kar-boran, tipi, dolu Geceler karabasan, muamma hayat yolu Zelihalar yurduydu geçmişte Anadolu Yuvalar yetim kaldı, hasret tüttü bacalar Aldatıldı kadınlar, evli döndü kocalar... |