Allah bilir altın gümüş istememAllah bilir altın gümüş istemem Bir zamanlar Allah bilir bir gül ağacı gölgesi belki aşıklar çeşmesi bir çağlayan bir su sesi çoğu zaman karlı dağdın güneş de olup ısıttın belki yağmur olup yağdın kimi zaman çisil çisil durma yağmur gözünü sil camlarımda tıp tıp edip bir sen yağmur bir İstanbul yağıp yağıp ağlattınız yarama hep tuz bastınız yağıp durdunuz yoluma kederliyken bıraktınız ben de artık bundan böyle ne bir altın ne bir zerre düşsem kalksam bin bir kere gözümde yok altın gümüş gündüz gecem hep aynı düş dudağımda bir goncayla kalbimde aşk acısıyla dünya sanki boş çerçeve yıldırım düşüp her eve her yanı sis duman sarmış artık çok yaşlanmış dünya saçı sakalı bıyığı vaktinden evvel ağarmış zaten bir varmış bir yokmuş belki sen bir göl’dün mavi bense çevrende sazlıktım Allah bilir ruşenimdin bahçemizde al al açan ben gül isem gülşenimdin öyle boş boş bakıyorum usul usul ağlıyorum çisil çisil yağıyorum ıslatıyorum saçını yağmur oldum yağıyorum sen nerdeysen ne yaparsan Allah’a ısmarlıyorum ben de artık bundan böyle boş verecem vara yoğa bana eski şarkılardan adsız bir çok keder kaldı dünya bomboş bir çerçeve şimşek çakıyor her eve her yanı sis duman sarmış camın ardındaki hayat bozbulanık bozbulanık iyilikten nasibi yok bir gözü kör biri şehla yalan dünya yalan illâ 18/Mart/2013/Pazartesi/Bodrum Yüksel Nimet Apel |