KENAN KUYUSU !Eskiden ,çok eskiden Sükûtu giyindiğim vakitlerde üşüyordum çok üşüyordum. Derin ,dipsiz ve yalnız kör bir kuyudayım sanırdım . Hemde çok korkardım . Çocuktum belkide ondan oyun sanırdım Birgün bir ses geldi Yusuf’tan Kenan kuyularından , Hey küçük kız korkuyormusun sen oraya kendin indin ,ben ise atıldım ,hemde kardeşlerim tarafından ... Hadi gel bir oyun oynayalım seninle ,sen bir mum yak ,bir mum da ben yakayım ,sen beni aydınlat ben seni ,sen beni ısıt ben seni ... Zamanla öğrenecektim o mumun adına Çerâğ dendiğini ... Isıtmak ne kelime yakıp ,kavurup köze çevirdiğini ... Közünde köz olarak kalmadığını küllendiğini ... Hepsi bu mu elbetteki değil ... Öyle bir geliyor ki o külleri didiklerken buluyorsun kendini ,ne olur bir parça köz bulayımda Ateşi tekrardan körükleyeyim diye için titrerken ... Dışarıda kalmak ne menem birşeymiş tam da şimdi ısınmanın tadına ermişken. Arayan bulur ya buluyorsun herkes gibi ... Önce belayı sonra MEVLA’yı ♥ Hayat yolu işte herkese göre de değişiyor ... Kimine göre uzun ince , Kimine göre keyfince ... Bu anlattığım his bir AN sadece ... Sevgilerimle ♥ Feruzan Köprübaşı |
akıcı güzel bir eserdi kutladım kalemini saygılar