NE OLAYIMYerleştirip bombayı gurbetin temeline, Bir akşam Tepeköy’e gelmezsem ne olayım. Desinlerki bu garip kavuştu emeline Dedemin kapısını çalmazsam ne olayım. Sanki bizler gideli çekilmiş kanı canı, Bin yıllık bu topraklar olmuş çalı ormanı, Nasıl da arsızlanmış, sarmışlar dört bir yanı, Tarlamdan dikenleri yolmazsam ne olayım. Hele yaban ellerden ben sılama varayım, Viran kalan hanemi tam tekmil onarayım, Döşeteyim gül gibi, olsun benim sarayım, Dört mevsimin dördünde kalmazsam ne olayım. Biçerim çayırları, toplarım yığın yığın, Donatırım ahırı, bağlarım iki sağın, Hay imanına ölem sütün peynirin yağın, Eritmenin dibini silmezsem ne olayım. Harmanda ekin sapı, sarılsam dirgenlere, Buğdayımı un etsem, insem değirmenlere, Ah bir sersem postumu yemyeşil çimenlere, Sevgimi dağa taşa bölmezsem ne olayım. Ceviz dibi gölgesi bir harika yelpaze, Kurulmuşum soframa, hazır her türlü meze, Dutları kopararak dalından taze taze, Kiraz bahçelerine dalmazsam ne olayım. Gurbet ağırlığını üzerime koyunca, Gecelerce inledim çocuklar uyuyunca, Sesi kısık radyoya döndüm yıllar boyunca, Köyde büyük harflerle gülmezsem ne olayım. Nam salmış Ahaldaba, durur asaletiyle, Kucak açar bizlere binbir bereketiyle Çam kokan havasını şifalar niyetiyle Derin derin içime almazsam ne olayım. Sanki biraz çatlattım ar edep damarını, İstanbul’un, Bursa’nın oynadım kumarını, Ankara’nın, Samsun’un yemişim şamarını, Köyümün kıymetini bilmezsem ne olayım. Unutmuşuz şehirde, sadakat solumayı Geçmişlerin ruhuna fatiha okumayı, Yılda iki bayramı, elli iki cumayı, Köyümdeki camide kılmazsam ne olayım. Türkü yaktım köyüme, Kaçkari’yim dillerde, Ne kadar yalnız kaldım şu yabancı İllerde, Diyorum ki tabutum taşınsın dost ellerde Tanış biliş içinde ölmezsem ne olayım. |