Kutsal yolum
Aldırmadan yol aldım çölün orta yerinden
Hak yolunda kemendi bağlamışım koluma Paslanmaz bıçak değdi kan akıyor derinden Senin ağır derdinden bakamadım halıma Evvelinde kurulmuş divanı hakta darım Sorgu sual olunmaz eneli hakta varım İblise kul oldular feryadı ahuzarım Secdeleri nakşettim gönlümdeki çuluma Yolu çileyle dolu hak katına varan kim Zülfikar’ı kuşanıp kâfirleri kıran kim Yezit kanı içerken zulmüne dik duran kim Ehlibeyt aşkı ile çıktım kutsal yoluma Kerbela kan kusuyor ne iman kaldı ne din Âdem-i Al-i Aba neslim Zeynel Abidin Ehlibeytle var eden varlığımı muhiddin Pirimin ikramını eklemişim doluma Gönlüm yanıp kavrulur sultanı enbiyaya Fıratın suyu kanlı akıp döndü deryaya Kızıl bulutlar sarmış gök dumanlı dünyaya En güzel polenleri işletirim balıma Işığı tutulmuyor fatıma ana soyu Melunların tarihte değişmez kökte huyu Fizani kanın yere aksa şaşırtır toyu Zülfikar´ı almışım aşkla atan soluma İsmail KOCA (Fizani) |
O, zaman onaltısı Bedir Savaşında bulunanlar olmak üzere otuz sahabe kalkıp Resulullah (s.a.a)ın Hz. Ali'nin elinden tutarak halka hitaben "Acaba benim mu'minle're nefislerinden daha ev la olduğumu bilmiyor musunuz?" Onlarda "Evet, biliyoruz" dediklerinde "Ben kimin mevlasıysam, Ali de onun mevlasıdır. Ey Allah'ım onu seveni sen de sev; ona düşman olana sen de düşman ol" buyurduğuna şehadette bulundular.
Allah-u Teala Maide süresinin 55 ve 56. ayetlerinde şöyle buyuruyor
Sizin dostunuz, sahibiniz ancak Allah'tır ve Peygamberidir ve inananlar, namaz kalanlar ve rükü ederler zekat verenlerdir. Ve kim, Allah'tan, Peygamberinden ve inananlardan yüz çevirirse bilsin ki hiç şüphesiz Allaha mensub olanbırdır üst olacak kişiler." İmam Ebu İshak Sa'lebi (1) "El Kebir" adlı tersirinde kendi senediyle Ebu Zer-i Ğaffari'den naklettiği bir hadiste Ebuzer Gaffari şöyle diyor. "Ben bu iki kulağımla duydum-yoksa her ikisi de sağır olsun- ve bu iki gözümle gördüm- yoksa herikisi de kör olsunlar- ki Rasulullah(s.a.a) şöyle buyuruyordu:
"Ali müminlerin önderi, kafirleri öldürendir; ona yardım eden (Allah'tan) yardım görür; onu yalnız bırakan (Allah tarafından) yalnız bırakılır."
Biliniz ki ben, Resulullah'la (s.a.a) birlikte namaz kıldığım bir gün, bir fakir mescitte halktan yardım diledi. Ama hiç kimse ona bir şey vermedi. Hazreti Ali'de rükü halinde idi; serçe parmağını ona doğru uzattı; o parmağında yüzük vardı. Fakir gelip parmağından o yüzüğü çıkardı. O zaman Rasulullah (s.a.a) Allah'a yakararak şöyle dua etti:
"Ey Allah'ım, kardeşim Musa sana dua ederek Ey Rabb'im, benim göğsümü aç; işimi kolaylaştır; dilim'den düğümü çöz de sözümü anlasınlar ve benim kendi ehlimden kardeşim Harun'u bana yardımcı kıl; onunla beni güçlendir ve onu benim işime ortak kıl da sana çokça tesbih edip çokça zikir edelim; gerçekten de sen bizim (halimizi) en iyi görensin, ded, sen ise ona:
"Ey Musa, duan kabul edildi ve istediğin verildi diye vahyettin.
Ey Allah'ım, ben de senin kulun ve Peygamberinim; sen benim de göğsümü aç; işimi kolaylaştır. Bana kendi ehlimden AIi'yi vezir (halife, yardımcı) karar ver; onunla beni güçlendir.
Ebuzer şöyle diyor. Allah'a andolsun henüz Resulullah (s.a.a) sözünü tamamlamamıştı ki Cebrail-i Emin nazil olup şu ayeti getirdi:
"Sizin veliniz (emir sahibiniz) ancak Allah, Rasul'ü ve namaz kılıp ruku halindeyken zekat (sadaka) veren mü'minlerdir; Allah'ın, Rasul'ünün ve iman edenlerin velayetini kabul eden kimseler (bilsin ki) gerçekten de Allah'ın hizbi (grubu) galip olanlardır.(1)
Bu ayetlerin Hz. Ali (a.s) hakkında nazil olduğu hususunda Şia arasında ittifak vardır. Ehl-i Beyt Imamları (Allah'ın selamı onlara olsun) tarafından bu konuda nakledilen rivayetler, bir çok muteber Şia kitaplarında da yer almıştır. Örneğin:
1- Bihar'ul Envar (müellifi, Allame Meclisi)
2- İsbat'ul Hudâ (müellifi, Hürr-i Amuli)
3- Tefsir-i El Mizan (müellifi, Allamei Tabatabai)
4- Tefsir-i EI Kâşif (müellifi, Muhammed Cevad Muğanniye)
5- El Ğadir (müellifi, Allameyi Emini) vb. çeşitli muteber
kitaplarda genişçe yer almıştır. Bu ayetlerin Hz. Ali Hakkında nazil oluşu bir çok Ehl-i
Sünnet alimi tarafından da rivayet edilmiştir. Biz sadece bu konuya değinen Ehl-i sünnetin tersirlerini zikrediyoruz.
1- Zemahşeri'nin "EI Keşşaf' adlı tersiri, c. 1, s. 649.
2- Tefsir-i Taberi, c. 6, s. 288.
3- İbn-i Cevzi'nin yazdığı "Zâd'ul Mesir fi İlm'it Tefsir" c. 2, s. 383.
4- Tefsir-i Kurtubi, c. 6, s. 219.
5- Tefsir-i Fahr-u Razi, c. 12, s. 26.
6- Tefsir-i Ibn-i Kesir, c. 2, s. 17.
7- Tefsir-i Nesefi, c. 1, s. 289.
8- Hesekani Hanefinin yazdığı "Şevahid'ut Tenzil" c. 1, s. 161.
9- Suyuti'nin yazdığı 'Dürr'ül Mensur" c. 2, s. 293.
10- Imam Vahidi'nin yazdığı "Esbab'un Nuzul", s. 148.
11- Cessas'ın yazdığı "Ahkam'ul kur'an" c. 4, s. 102.
12- Kalbi'nin yazdığı "Et-Teshil li ulum'it Tenzil", c. 1, s. 181.
Bu hadis Ehl-i sünnet alimlerine ait diğer birçok kaynakta da mevcuttur.
2. TEBLİĞ AYETİ DE HZ.ALİ (A.S)'NİN VELAYETİYLE İLGİLİDİR
Allah-u Teâlâ "Maide" suresinin 67. ayetinde şöyle buyuruyor."Ey Peygamber, bildir, sana rabbinden indirilen emri ve eğer bu tebliği ifa etmezsen onun elçiliğini yapmamış olursun ve Allah, seni insanlardan korur. Bazı Ehl-i Sünnet tefsir yazarları bu ayetin bi'set'in ilk zamanlarında Rasulullah'ın (s.a.a) saldırıya uğramaktan ve öldürülmekten korunmak için koruyucu bulundurduğu günlerde indiğini ve "Allah seni insanlardan korur" ayeti nazil olduğu zaman koruyuculara "Gidin artık, beni korumayı Allah-u Teala'nm kendisi üstlenmiştir" buyurduğunu söylüyorlar.
İbn-i Cerir ve İbn-i Merduye'nin tahriç ettikleri bir rivayette Abdullah ibn-i Şakik şöyle diyor. "Rasulullah'ı (s.a.a) ashabından bazıları takip edip korurlardı. "Allah seni insanlardan koruyacaktır" ayeti nazil olunca şöyle buyurdu:Artık evlerinize gidin; Allah'm kendisi beni insanlardan korumuştur Yine İbn-i Cerir'in tahriç ettiği bir rivayette Rabi ibn-i Enes diyor ki:
"Mâide Suresi Resulullah'a (s.a.a) veda haccı yolunda bineğine bindiği bir zamanda nazil oldu. Vahyin ağırhğından o binek yere yatarak Rasulullah'ı (s.a.a) yere indirdi." (2)
Yine Ebu Ubeyde'nin tahriç ettiği bir hadiste de Zemuret ibn-i Habib ve Atiye ibn-i Kays diyorlar ki Rasulullah (s.aa) şöyle buyurdu:
"Mâide Suresi Kur'an'm en son inen bölümüdür; onun' helal ettiği şeyleri helal ve haram ettiği şeyleri de haram olarak kabul ediniz."(3).Mâide Süresin'in en son inen süre olduğunda ve "tebliğı" ayeti diye adlandırılan "Ey Resul, sana Rabb'inden ineni tebliğ et"
Ayetinin Resulullah'a (s.a.a) Haccet'ül Veda' dan sonra zilhicce ayının on sekizinde perşembe günü "Ğadir-i Hum" denilen yerde Hz. Ali'nin halka Resulullah'tan sonra halife tayin edilmesinden önce nazil olduğu hususunda herhangi bir ihtilaf söz konusu değildir. Hz. Cebrail (as) perşembe gününün ilk saatlerinde nazil olup o Hazret'e hitap ederek:
"Ey Muhammed Allah-u Teala sana selam gönderip buyuruyor ki: "Ey Peygamber, bildir, sana rabbinden indirilen emri ve eğer bu tebliği ira etmezsen onun elçiliğini yapmamış olursan ve Allah, seni insanlardan korur» ayeti açıkca göstermektedir ki o dönemde risalet (peygamberlik vazifesi) sona ermek üzereydi. Ama halka ulaştırılmamış bir gerçek vardı. Bu gerçek o kadar önem taşıyordu ki onsuz din kamil sayılmıyordu."
Yine ayet-i Kerime Rasulullah (s.a.a)'in, bu çok önemli konuya davet etme hususunda halkın yalanlamasından korktuğuna işaret etmektedir. Ama Allah-u Teala, bu tebliğin ertelenmesine izin vermedi.
Böyle büyük bir toplantının tekrar gerçekleşmesi çok güç olduğuna ve Resuluılah (s.a.a)'ın vefatına az bir zaman
KUR'AN'DA Hz. ALİ'NİN VELAYETİ. . . / 87
kaldığına göre bu fırsat en iyi fırsat idi. Zira oraya toplananlar Veda Haccında Rasulullah (s.a.a)'la birlikte olmak şerefine nail oldukları için kalpleri yeni bir hayat kazanmış kimselerdi. Peygamber (s.a.a) vasiyetlerini dinlerneye hazır yüz bini aşkın sahabi topluluğuna hitap ederek buyurdu ki: "Belki de bu seneden sonra tekrar sizi göremeyeceğim. Rabb'imin elçisinin gelip beni davet etmesi ve benim de icabet etmem yakındır.""Ta ki insanların peygamberler geldikten sonra Allah'a karşı bir mazaretleri bir bahaneleri kalmasm artık. Ve Allah, üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir." (Nisâ suresi, Ayet 165)
Bundan başka ümmetieri tarafından tekzib edilen geçmiş peygamberlerin durumu Rasulullah (s.a.a) için de, güzel bir örnek olarak Kur'an'da zikredilmiştir. Allah-u Teala buyuruyor ki "Seni yalanlarlarsa onlardan önce gelip geçen Nuh, Ad ve semud kavimleri de yalanlamışlardı; ve ibrahim kavmı de, Lüt kavmide. Ve Medyen ehlide yalanlamışh ve Musa da yalanlanmışh da onların azabım geçiktirdim, bir mühlet verdim onlara da sonra helak ediverdim onları; nasılmış beni inkar etmek, nasıl da devletlerini halakete çevirmişim." (Hacc suresi, Ayet 42-44) "Ben kimin mevlası isem bu Ali de O'nun mevlasıdır. Ey Allah'ım O'nu seveni sen de sev; O'na düşman olana sen de düşman ol! O'na yardım edene sen de yardım et; O'nu yalnız bırakanı sen de yalnız bırak ve her nereye gitse hakkı onunla beraber kıl." (1) Sonra başındaki sarığını, Hz. Ali'nin başına koyup ona özel bir yer (çadır) hazırladı. Sonra da ashabından, mü'minlerin önderliği ne ulaştığından dolayı Hz. Ali'yi tebrik etmelerini istedi. Ashap da başta Ebubekir ve Ömer olmak üzere gelip Hz.Ali'yi tebrik ettiler. Hatta Ebubekir ve Ömer Hz. Ali'ye hitaben "Ne mutlu sana ey Ebu Talib'in oğlu bizim (benim) ve bütün mü'minlerin mevlası oldun" dediler.(2)
Tebrik merasimi sona erdikten sonrada Rasulullah (s.a.a)' "İşte bu gün size dininizi kamil kıhp size nimetimi tamamladım ve sizlere din olarak İslam'a (bağlanınamza) razı oldum" ayeti nazil oldu.
http://nehculbelaga.tripod.com/dogrularla_birlikte/hz_alinin_velayeti_ile_ilgili_ayetler.htm
yani üstad dizelerinde öyle konulara deginmiş sinki bileni derinden düşündürecek ehl-i beyit sevgisini ve ehl-i beyite yapılan zülmü unutturmayacak bir şiirdi cenab-ı ALLAH merhametinden resullah(s.a.v)şefaatinden ehlli beyit bizleri de katarından ayırmasın saygılarımla yürekten alkışlıyorum
RIZA 58 tarafından 2/26/2013 3:53:41 AM zamanında düzenlenmiştir.