sevmenin seni deli deli, hayli ağırdı bedeli; apansız gidişinle gülgül damladı yüreğim…
çağla çiçek dallarına arılar konar gün boyu vızıldardı oysa şimdi gökten taş yağar gibi gözlerinden kayan yıldızlarca saçılıyorsun gecelerin sofrasına dağılıyor gül yüzün kaldırımlarda paramparça, yıldırımlar çakıyorsun kafamın tasına yedin, bitirdin beynimi yitirdim gözlerimi kan çukurlarında…
ne çok severdim seni en karanlık gecelerde pusulasız yüzerdim sevgi denizinde korkusuzca demirlerdim en derin koyların diplerinde…
oysa sen yüreğinin potasında acımasızca eritip sevgi zincirlerini gittin, ilkyaz yellerini biçtin ellerinle…
gonca bir güldün feleğine mi küstün güneşime mi tahammül/süzdün testereye döndü gül dalında diken…
peribacalarında periler cinler alay etti benimle takılıp kaldı gece hep aynı hece; gül, gül, gül dansları hep seninleydi gece ateşinde buram buram hasretin sardı ovaları dağları…
yüreğimin atış seansları sanki kırkıncı piyade alayı talim üstüne talim, dikenli tellerde alçak sürünme askerlik hatırası mavi göl’ün kıyısında yüreğim kırmıza güle direndi; avcı taburu üçüncü bölük, öldüm öldüm dirildim burnumun dibinde yüzün; gül esansları…
turkuvaz sularda hep seni anımsadım ibrişim teninde suların ince uzun bir kuğu, nilüferler çiçek açtı seninle ay gecede salınıp durdu, kıyısında mavi gölün gecenin dibinde hoyrat dallarıyla salkım söğüt elin oldu, gelin oldu…
zaman henüz erken ama tam bir hazan mevsimi şimdi salkım söğüt sulara dökülürken yağmur yüklü bulutlarla bir kara sevda savruluyor gönlümden ve bir türkü tutturuyorum ‘’yeşil başlı ördek olsam sular içmem gölünüzden’’
belli ki yağacak az sonra rüzgarların önünde başı boş bir kayık gibi dönüp duracak bir adam evin yolunu yitirmiş ” bir o yana, bir bu yana ” sarhoş misali sallana sallana…
gelir mi geçen günler geri nazlı bir gelin filizi yeşili bir entari giyer de uzatır mı salkım söğütlerce dal dal ellerini, düşer mi suya örüklerin, birleşir mi dağ yollarında güzelleri yörüklerin ve ben mavi göl’den mavi boncuk takar mıyım sana, yel estikçe efil efil salkım söğütlere dönüp dönüp endamınca, bakar mıyım dallarına?
kanat açıp özgürlüğe beyaz bir güvercin gibi uçuruyorum sana yüreğimi ben sana gelince uçar mı serçeler, kumrular kanatlanıp sürüsüyle gözlerinden, yoksa yiter mi umutlarım gökyüzünde ?
gezdiğimiz kıyılarda köpük köpük ağarıyor sanki saçlarım; akşam alacasıyla çökersin yüreğime gül yüzünün hüznüyle kırık dökük, neden diye sorunca güneşe, suçunu bilen bir çocuk gibi kızarır yüzü örtünür yorganını gecenin çekilir erkenden geceuykusuna...
… kanatlanıp hüzünlü bulutlarla rengârenk bir kuş uçar gonca bir gül düşer sulara…
geleyim desem sana ne kayığım var ne küreğim giderken götürmüşsün ellerinde kalmış yüreğim…
sızlıyor içim kan sızıyor gül dikenlerinden yine de gülümseyeceğim seveceğim gülümü gözyaşlarımla suladım onu ben; o hep vardı, hep de olacak senede üç yüz altmış beş gün üç yüz altmış beş gül basılacak takvimlerde, evlerin duvarlarına asılacak gül/erek başlayacak herkes güne doğarken gün yaprağını okşayıp günümün mavi göl’ün kıyısında salacağım sularına salkım söğüdün…
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
GÜL TAKVİMİ şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
GÜL TAKVİMİ şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
… kanatlanıp hüzünlü bulutlarla rengârenk bir kuş uçtu gonca bir gül düştü sulara…
Geleyim desem sana ne kayığım var ne küreğim giderken götürmüşsün ellerinde kalmış yüreğim…
Sızlıyor içim kan sızıyor gül dikenlerinden yine de gülümseyeceğim seveceğim gülümü gözyaşlarımla suladım onu ben; o hep vardı, hep de olacak senede üç yüz altmış beş gün üçyüz altmış beş gül basılacak takvimlerde, evlerin duvarlarına asılacak gül/erek başlayacak herkes güne doğarken gün yaprağını okşayıp günümün mavi göl’ün kıyısında salacağım sularına salkım söğüdün…
Şaban AKTAŞ 10.07.1997- Eğirdir Gölü
Bu güzel eser yazan yüreği kalemi alkışlıyorum............ Yüreğine kalemine sağlık........ Yürek sesin hiç susmasın......... Saygılar
Turkuvaz sularda "hep seni anımsadım ibrişim teninde suların ince uzun bir kuğu, nilüferler çiçek açtı seninle ay gecede salınıp durdu kıyısında mavi gölün gecenin dibinde hoyrat dallarıyla salkım söğüt elin oldu, gelin oldu… ,,
...
ne dolu şiir bu...
uzun ve hiç kopmadan...
duygular, vurgular, teşbihler, imgelerle mükellef bir şiir...
velûd kaleminize bereket üstadım...
teşekkürler...
( :) a y g ı y l a ...
===================================================== e d i b / a h m e t
Gelir mi geçen günler geri nazlı bir gelin filizi yeşili bir entari giyer de uzatır mı salkım söğütlerce dal dal ellerini,
------------------------------------------------
Hayran kalmamak ne mümkün böylesi güzel bir şiire. Anlatım diliniz bu şiirde bambaşkaydı sayın hocam.İnanın mest etmedi desem yalan olur. Varolsun yetkin kaleminiz .Gönül dolusu teşekkürler bu değeri paylaşarak nasiplenmemizi sağladığınız için.
Bu şiiiri yazdığım tarihte, Eğirdir Gölü'ne gidişim, bende hep Nasrettin hoca'ya maledilen bir meseli anımsatır.
Der ki halkımız; - Nasrettin Hoca bir gün eşeğe odun yüklemiş ve sonrada ateşe vermiş odunu, eşeğe de demiş ki - Aklın var ise göle git!
Ben bu olayı hoca Nasrettin'in yapacağını hiç sanmam fakat, halkımız bunda bir incelik bulduğu için ona maletmiştir diye düşünürüm hep.
Ben de odun değil fakat olanca od'umu yükleyip yüreğime, salt acılarımı sonuna kadar yaşamak istediğim günlerde yazdım bu şiiri. Mutlulukların önünde engeller olabilirdi, fakat acıların önünde engel tanımamak ve hüznümü sonuna kadar yaşamak için yola çıkmıştım. O gölün kıyısnda gezinen kız kuşları bana hep zarif bir sevgiliyi anımsatır. Göl kıyısındaki söğüt ağaçları da şiirde yazdığım gibi.
Haziran sonları ve Temmuz 1997 başları bir çok şiirimde tarih olarak vardır. Bir büyük yangının en yakıcı evresidir bu evre.
3 hafta kendimi göl kıyısında yalnızlığa mahkum ettim ve Eğirdir'in muhteşem doğasında şarkılarımı ve düşlerimi yazdım .
O zaman orada A.D.A.C pansiyon vardı. Yeşilada'ya girişte ilk sağdaki pansiyon. Bu tarihlerde yazdığım şiirler o dönemin yakıcı izlerini taşır hep. Örneğin Bir Midas Söylencesi: Bulut Güvercin adlı şiirimde de bu gölden kaynağını alan esinler vardır.
Güzel yorumunuz için teşekkür ederim değerli Şükran hanım.