BELKİ FIRTINANIN DiNME SULARINDA YİNE...................................Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur ......................................................................Attila İLHAN Yüzümü kaçırmamalıyım bugün arka odalara Havalar soğuk değil sular duru yüreğimdeki sancılar iyice dinmiş Rahatım. Durmaksızın biz seninle ah bu şarkılar diye yakınırdık dillerimize düşürmeden önce Sırf bundan dolayı hiç unutulmayacak olan o şarkılar sırayla gramofona konmalı Ellerimizdeki terleri silen yelkovan kuşları birer birer kovulmalı ilkin Sessiz harflerle başlayan Hasarlı o son telefon konuşmasının ardından Aynı numara günler geceler sonra yeniden aranmalı Gazetelerin soğuk köşelerine saklandığı yerlerden İki kent arasında düşürülen umutların yitirilme ilanları okunmalı Bir kırmızı gonca gülün yanı sıra Bir gümüş kolye alınmalı evden sokağa çabucak fırlayarak Sonra kahvaltı Köşede küçücük bir masa,karşımda o olacak sanki dizler değdi değecek gibi yan yana Zeytinli iki simit birazcık peynir iki bardak çay… Sevdanın ateşine, umut tükenmesinden doğan yüksek acılara Katli vacip gecelerdeki yıldız ağlamalarına oracıkta son verilmeli Yüreğimizi sakladığımız kilidin dili yeni nağmeler getirmek için açılacak Adları değiştirilen sokaklara bilindik plakalar yeniden çakılacak Dudağıma sürülen tüm sus’lar silinip süpürülecek Rüzgarların taşıdığı ilk cemreyle birlikte kucaklaşılmalı Hiçbir şey kalmayıncaya değin öpülmeli sevgili Çarpıntısını yeniden ateşlemeli gülüşmelerin Yüzlerce öykü yazılmalı yüzleşmeleri anlatan İple çekilen buluşma saatlerinden söz edilmeli durmaksızın Ve sadece o bilmeli yazılan öykülerin gerisini Tel örgülü bahçeye birlikte çıkmalı aşkın perisiyle. Orada günlerdir durmaksızın ağlayan ünlem otları kökünden sökülmeli Ceplerde taşınan sevişmelerle yeniden uzanmalı çimenlerin üstüne Birazdan sisin dağılacağını karların eriyeceğini ve bir meltemin dudaklarımıza yapışacağını söylemeli Geç kalan trenler gibi mahçup tebessümler dudak kenarlarımızda karşılanmalı Sonra başka bir yeryüzüne ve başka iklimlere başka üstü açık tiyatrolara Kitaplara koyulurcasına bir şiiri okurcasına derin sulara dalarcasına yürümeli İllegal olunmalı her nereye gidildiyse.. Karşı tepelere doğru küçücük bir gezintiye çıkılabilir Bir mağaranın isten kararmış duvarlarına dokunulabilir Çimlere bir çınarın gölgesine uzanılıp düşler bile kurulabilir Katli vacip geceleri yok eden yıldızlar beklenmeli Ferah seherlere doğru akmalı zamanın koynunda Kaç harfim kaldı ki şunun şurasında sana yazacaklarım için Şimdiden tezi yok Kısmalı bütün kristalleri Kapatmalı tüm perdeleri… Dalmalı yeni bir geceye Bu eller Eros’un bana çiçekleri tut diye verdiğin bu eller Aklımı başımdan almaya başladı bile Yine o karıncalar yine elma kokuları yine yıldız kaymaları Başka bir şey ışıyor başka bir şey boy veriyor gecede… Ey sevgili bir gezinin sonsuzluğa yürüyen kahramanı olmak için Geceyi tanısak olmaz mı Adlarımızı kuşluklara teslim etsek olmaz mı Şimdi sussak olmaz mı? ondörtşubatikibinonüç Necdet ARSLAN |
Kutluyorum, selam ile
Siz şiirde cümleleri çok uzun tutmazdınız, biraz tarzınızdan farklı geldi.