kevz'er kal'eli...
mezizerk merzifon’da yakalanırken
yürekler çağ/ilandı çorlu deresinde bartın çığlıklarına esir bir saat işlenirken yaran kağıtlar atlardı seke sek amip ovasında.. burun kıvırırken su/dan bahaneler esir kalp(ler) kelbeşin sırtında ağıt dererdi çoğulsuz çantada keklik çorbada tuzun olsun kağıt helvaların ayşan salıverilişlerine atılgan yiğitler dertlerini sınarken uykularımda selvi boylu hastalar haykırıyorum sina dağı’na sen deyip başa kakma ser verip sır vermeyenlerin dilinde eşir ey şanı yüce yüreklim remziye çarmıhı ezberletilmiş kurgular hayıflatıyorum .kiyamet kopsa destur çeker eni boyu belirsiz incir yerine harmonik tütünün rahan kokusua pembe misin? bakışın sebebini sormaya mı geldin? beni sevmeye mi geldin? kuru soğan yer misin? ekmek kırıntılarıla idare eder misin ? kac desem kacar mısın mesela? kal’eli seke sek incir’e şincik ekler matematik aşkına delil belirtileri.. sina kuyusunda songül saklar.. .nûn’u bir ay yarır ortadan bizim köydeki kuyunun yanına lazer ışığında git oraya kevz’er sahilinde okşuyorum yüreğini yanardağ patlamasında çocuklar diziyorum göklere ışıltılı bir kapıda alkışlarken melekler kuyudan çıkar. yunus tapancı.. |