KOZMİK FISILTILAR- 1-Şiirin hikayesini görmek için tıklayın GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİL HİÇ BİRŞEY
Bazen yükseklerde uçan bir kartalı küçük sanırsın. Kimi zaman ise, çöplerin üzerinde uçuşan bir sineğin gövdesi, gölgesinde devleşir. Onu da olduğundan büyük sanırsın. Aldanma gördüklerine. Çünkü, bazen en küçük gördüklerin İlahi boyutların yüceliğinde yol almaktadır. Büyük sandıkların ise hala çöplerin üzerinde uçuşmaktadır. KAR Suskunluğun sabrındandır. Sabır sana sunulan bir armağandır. Unutma, ilahi sonsuzlukta, dünyada uğradığın tüm haksızlıklar üzerine damlayan ve erimeye mahkum bir damla kardır. İKİZ RUHUM’A… Belki biter suskunluğum Ve sonsuzca ağlamaz ruhum Sen benim ikiz ruhum Sonsuzlukta bekle beni Geleceğim “hiç”likte hep “BİR” olmak için yanına Bugün yoksam yanında üzülme!.. Vuslat zamanı değil Henüz yerine getiremedik Ayrılırken ruhumuza verdiğimiz sözleri Görse de gözlerim seni Duysam da sesini Bilsem de nerde nasıl yaşarsın İstesem dokunabileceğim kadar yakınsın Ama yine de hem bensin hem bana çok uzaksın Sen ilahi aşkın Evrenler yaratan ışığında Bekle beni Biz oraya aitiz sevgili… GECE Aydınlık sabahlara uyanmak içindir geceler… GÜNAYDIN Uyan!!! Başkalarını değil, önce kendini bağışla. Çünkü en fazla kırgın olduğun yine kendinsin. Her gün pembe ışık enerjileriyle Sarıp sarmala bedenini. Başkalarına kendini sevdirmek zorunda değilsin. Önce sen, yüreğinden sev kendini. SEN SEVİLMEYE DEĞERSİN. Çıkar bendeki tüm etiketleri, Ne kaldı sana benden geri, Sadece bir ışık varlık... Düşün şimdi, Sen benden farklı mısın, Ben senden gayrı mıyım? SEN TÜMEVRENLE BİR BÜTÜNSÜN… Seni yolundan döndürmek isteyen, Her ne varsa gönder hayatından. Kendini kandırma, hiç kimsenin sana ihtiyacı yok. Sana, en çok ihtiyacı olan yine sensin. SEN GÜCÜNÜN MERKEZİNDESİN... Çıkar bendeki tüm etiketleri, Ne kaldı sana benden geri, Sadece bir ışık varlık... Düşün şimdi, Sen benden farklı mısın, Ben senden gayrı mıyım? SEN TÜM EVRENLE BİR BÜTÜNSÜN… Başka boyutlarda, Farklı ritmlerde, Aynı şarkıyı söylediğin Özdeşlerin olsa da, Unutma sen bu evrenin biriciğisin. Senden başka, bir sen daha Yaratılmadı bu evrende. SEN DEĞERLİSİN… Evim, yuvam, saltanatım yok diye üzülme. Hepimiz bu dünyada, konar geçer değil miyiz? Fark edersen evren bizim gerçek yuvamız. SEN NEREYE GİDERSEN GİT GÜVENDESİN... İLK BAHARIN KIZI İlkbaharın kızı Hazana aşık olmuş Yazı göremeden, çiçeklerini Hazan rüzgarında savurmuş… OĞULA ÖĞÜT Sen değiştiğinde Ve başka bir dünyanın Kapıları aralandığında, Ağlarsan; Gözyaşların yıldız tanecikleridir. Yıldızlardan ışıltı taşır her bir damla... Gülersen; Gülüşün güneştir. Güneşin ışıltısında parlayan Bir ruh ışıldar gözlerinde... Ağladıkça, Karanlıkta parlarsın bir yıldız gibi, Yalnız, uzak ve soğuk... Güldükçe, Işıldarsın güneş gibi, Sıcacık, hayat veren ve aydınlık... Seçtiğin yol senin yolundur. Bil ki, Hangi yolu seçersen seç, Yolun daima ışıltılı bir parlaklığadır. Karanlık bile engelleyemez ışımanı... Yüreğinde sevgi var oldukça, Işıktan yollar açılır önünde... Ve ışık yol alır daima Kainatlar boyunca, Bilinmez ülkelere... Unutma; Yaşam bir gülüş Gözyaşından süzülen Yaşam bir düş, Boşluklarda uçuşup giden... Sen bir yolcusun, Asla başka yolculara benzemeyen, Ve sadece senin için açılan yollardan ilerleyen... Ocak/2005-İstanbul Rusya’da ölen terör kurbanı çocuklara… ÇOCUKLARA AĞIT Yaşam mıydı sizden kopan, Yoksa sizler miydiniz yaşamdan Kopmayı seçen? Böyle mi olması gerekiyordu, Bu kadar acı mı vermeliydiniz giderken?... Sizleri hiç tanımadım, Yüzlerinizi bile bilmem, Seslerinizi hiç işitmedim, Yüreklerinizde ne var onu da bilmem, Sadece gözlerinizi görüyorum, Bakıyorsunuz, masum, şaşkın ve Korkulu… Anlamaz yüreğiniz bilirim Hayatın acımasız gerçeklerini. Oyunlarınızda savaşı seversiniz, Ama anlayamazsınız, Onun acı veren Vahşetini… Terör mü?... Onu nereden bileceksiniz, Ne olduğunu bilmediğiniz, Hain oyunlara kurban oldu bedenleriniz… Kim bilir kimlerin çıkarlarına, Kimlerin tuzaklarına düştü, Masumiyetiniz… Biliyorum gitmeliydiniz, Anlatmanız gerekiyordu insanlığa, Terörün ne kadar kadar zalimleşebileceğini Ve anlamamız gerekiyordu, Eğer izin verirsek, karanlığın neler getirebileceğini… Ama yine de yüreklerimize Bu kadar acı mı vermeliydiniz giderken... Yaşam sahnesindeki rolünüze, Bir trajediyle son verirken, Alkışlar yoktu yeryüzünde. Issız bir acıda düğümlenmişti tüm sesler. Sadece acı ve acının gözyaşları, Onlar sessizce haykırdı siz giderken... Biliyorum gitmeliydiniz, Biliyorum bu olmalıydı, Biliyorum anlatmak istedikleriniz vardı... Siz bedenlerinizi kurban verirken Teröre, Bizler sadece ağladık… Çoğumuz hala anlayamadı: Paraya, güce satılan inançların, İnsanlığı ne hale getirebileceğini… Gitmeliydiniz, evet bu olmalıydı, Anlatmalıydınız insanlığa, Terörün en kanlı yüzünü. Haykırmalıydı cansız vücudunuz: Kandırılmışlığın, yükselmemiş bilinçlerin, Kendini sevgiye açmamışlığın getirebileceği Kötü ve kanlı geleceği… Gitmeliydiniz biliyorum, Ama neden, Neden bu kadar Acı verdiniz giderken?... Ruhum bilse de gerçekleri, Yine de kanıyor yüreğim Siz giderken… Ama siz, Kötülüğe inat, Güle güle gidin çocuklar Güle güle... Kötülük solduramasın ruhlarınızdaki Gülüşü. Ve anlamaya çalışalım bizler; Siz çocuk bedenlerinizi Ölüme verirken, Neler anlatmak istedi, O masum bakan gözler... Eylül/2004-Antalya IŞIK YÜZLÜ Sen ışık yüzlü bir güzelliksin Gönlü sevdalım Kalbi hercaim En kıymetlim Yaşam sonsuzlukta kısacık bir düş Ve ben o düşte En çok seni özledim… İstanbul-Kasım2008 KRİSTAL Hain ellerde bir kristal gibi Hoyrat yüreklerde, bir sevgili gibi Işıltılı bir yalnızlıkta parlıyorsun… Parladıkça, Yıldızlar kadar uzaklaşıyorsun Bulunduğun yerden Merkez seni çekiyor aşağılara… Ama ruhun hep gitmek istiyor, Daha yukarı…daha yukarı… Dünyevi gerçeklerin kolları uzun Sen ne kadar yükselsen de Seni yakalıyor ve çekiyor kendine… Kutsallığın yollarında ilerlerken Bırakıp gitmek gerekir buraya ait olanları Ve acı verir kimi zaman bu terk ediş Ama gidilecek yol, söylenecek söz var Gerçeklikten çık da gel, Yücelikte buluşalım… İstanbul/2004 YÜREĞE YAZMAK Yaşamın sorularıyla ilgili olabilir mi Bıkmadan, nedenini bilmeksizin Kurduğum cümleler… “Yaz” diyor içimdeki ses bana, “En doğru olanı o zaman bulusun” “Yüreğindekini el yazınla yaz” diyor Bir kitapta “Yine yüreğinin üzerine”… ÖZ Bırak anlamasınlar seni Ne söylediğini Sen daima bil “Özünde” tek “Öz”de en kalabalık sevgilerde var olduğunu… İstanbul/2004 YOLCU Ne gün kadar açık Ne gece kadar koyuyum Sadece sonsuzluk Yolunda ilerleyen Bir yolcuyum… İstanbul/1997 YOL Herşey başa döner Düşmez kalkmaz bir Allah Hepimiz düşeceğiz ve sonra kalkacağız Ve böylece yol alacağız… İstanbul/2004 TOMURCUK Yaşamımı solduramayacaksın Her nankörlüğünde Açacak yeni bir Tomurcuğum… ZITLARIN OYUNU Zıtların oyunudur bu Mavi bir gezegende… İlahi ışıkla aydınlatılan bir sahada Hep hücüm ataktadır Yin Yang’a Sevgi nefrete Savaş barışa Karanlık Işığa Işık karanlığa Ne diyelim Dünya yuvarlak İyi oynayan kazansın:) İstanbul/2004 TUTSAKLIK Eğer birini çok seversen Ama yine de özgür olmak istersen Ve bu uğurda çekip gidersen Bir gün mutlaka anlarsın ki Onsuz yaşamak Cehennemi bir tutsaklıktır. İstanbul/2011 SIR Bazı aşklar Boş sayfaya yazı yazmak gibi Yazıyorsun sonra üstünü çiziyorsun Ama yine de Dokunduğunda Acıyan bir his bırakıyor yüreğinde… Haziran/2011 ARINMA Ruhumun karanlık gecesini Geçtim de geldim Cüce ruhlu devlerin Aynalarını kırdım da geldim… KARANLIĞIN GÖZLERİ Karşındakinin Gönlü güzel Bilinci engin değilse Dünyayı sersen de Ayakları altına Tek göreceğin Karanlığın gözleridir… BELKİ BİR GÜN Bir gün kral Midas gibi Zengin olabilirsin Her tuttuğun altın olabilir. Ama sen tıpkı O’nun gibi en sevdiklerini Kaybedip Yalnızlık içinde servetinle Kalabilirsin… Belki bir gün Hayat hoyrat bir rüzgar estirir Ve kendini Diyojen gibi Beş parasız Bir tahta fıçıyı Kendine ev yapmış halde bulabilirsin Yüzüne vuran güneş en büyük servetin olabilir Ve onun uğruna imparatorlara bile “Gölge etme başka ihsan istemem” Diyecek kadar yürekli olabilirsin. Önemli olan nerede yaşadığın veya Servetinin ölçütleri değildir. Bil ki, yüreğinde huzur Bilincinde bilgelik İlahi şuurunda Manevi güçle Dolmuşsan Saraylarından çıkagelen İmparatorlar bile Gün gelir önünde eğilir… İstanbul/2011 ZAMAN DENİZİ Zaman denizlerine Kanar yaralar Zaman yürek yaralarıyla Kanlı bir deniz ÇÖL ÇİÇEKLERİ Doğanın en güzel çiçekleri Çöllerde açarmış Tıpkı Yalnız yüreklerde açan Sevgiler gibi EN İYİSİ Paylaşılamıyorsa Sevgiler, tutkular Düşler,düşünceler Ve kalmak gitmekten zorsa eğer Gülümseyerek gitmek En iyisi… İLAHİ IŞIK Güneşim olur musun İçimdeki kutsal dağı aydınlatan… İLLÜZYON Her şey bir deneyimdir… Kendine inan, Kendine güven… Gerisi, Bir illüzyon zaten… DOST Unutma, gerçek dost Sen yükselirken Kıskançlıkla Tırnaklarını kemiren değil Sevgiyle sana elini uzatandır… YILDIZ Çağlar öncesinde gelen ışığıyla Bir yıldız göz kırptığında bana Biliyordum, Bir yıldızın en parlak olduğu anın, En fazla tükendiği an olduğunu… Ve o yıldız ki, En tükendiği anda Belki de yüzyıllar öncesinden Aydınlattı gecemi… Ve ben anladım ki, Tükensen bile Hep aydınlatmalısın geceyi… NİHAİ GÖZLEMCİ Nihai gözlemcin Yüreğin olsun… DENİZ YILDIZI Kumda kuruyan bir deniz yıldızı olsan bile Bil ki eğer hala hayattaysan Ve ümidin varsa Mucizeler seninledir… NADİDE Kimse belirleyemez senin değerini, Sen tohumu Öz’den gelen Nadide bir çiçeksin… TUTUNDUĞUN DAL Tutunduğun dal artık gönlünde çiçekler açtırmıyorsa Onu bırakmayı bileceksin. Korkma bırak kendini yeniden toprağın bağrına, Sen yeniden filizleneceksin… GERÇEK SEVGİ Gerçekten seven, Sevdiğinin ızdırabını hissedip, Ona derman olmak isteyendir. LOTUS Lotus neden özel bir çiçektir bilir misin?... O çamurda büyütür köklerini Ama suyun yüzünde başı dik, Güzel ve evrene açılan taç çakra misali Katmer katmer açar çiçeklerini. Ve anlatır insana: "Yaşamın çamurlarına bulanmış olsan da, Boy atarken, derin sularda soluksuz kalsan da Korkma, ilerle yolunda... Işığı hissettiğinde yapraklarında, Sen de tıpkı benim gibi Katmer katmer açacaksın çiçeklerini Ve huzurla yüzeceksin Hayat bulduğun sularda"... ZERRECİKLER Zerren etmeyecek insanlar için Bütününü harcama… YILDIZ DENİZİ Ben O’nu göklere koydum, O beni yerlere çaldı. Bir baktım ki O da, Beni çaldığı yerdeymiş. Meğer niyeti beni, Kendine yakın eylemekmiş... Sordum kendime, "Ben nasıl yanıldım?"diye. O an anladım ki, Aslında ne yer var, ne gök, ne de O... Her şey benim zihnimdeki Bir izdüşümde... Uçuyorum şimdi göklerime, Ve gülüyorum kendime; "Malozlarla dolu bir gönlü, Nasıl bir yıldız denizi sandım" diye:) BEKLENTİSİZLİK Eğer ruhun doruklardaysa Denizlerin seni kucaklamasını bekleme. ÖZ IŞIK Sonsuzluğun kapısından geçtiğinde ruhum Karşılaştım O’nun güzelliğiyle Işığın özünden gelen bir ışık Yüreklere sevdalı şarkılar söylüyordu… (Özlem Süyev-İrem’e- “Öz Işık” şiiri) SEVDİKÇE Sen sevdikçe, Kainat bahçelerinde açar çiçeklerin UMUT Umut, Işık’tan Bir güldür…. IŞIK Gönlüm, ruhunun ışığında… FİDAN Yalnızca "Işık"ta boy atar fidanlar. BAHAR ÇİÇEKLERİ Bahar çiçekleri her gönülde farklı açar. DÜŞÜNCE Düşündükçe Susarsın Düşündükçe ağlarsın Düşündükçe o olursun Sonra anlarsın Düşüncen anı şekillendiriyor… GEL Hiçbir yerde Ve hiçbir şeyde olmadığınca Özledim seni Sensizlikte yollarım bomboş Senden bana yıkılıyor köprüler yollar... Adım attığım her yerde sen Unutmak için sığınışlarım sen Senden sana geliyorum Sessizce... Şimdi, Sadece seni Sensiz senleri Sendeki senleri Biz olan senleri Beni ve seni seviyorum Koşulsuz bir sevgiyle... Sensiz sevda yollarında yürüyorum Yanımda aşkım ve sonsuzluğum Sonsuzluktaki sensiz aşkım Aşksız yalnızlığım Sensiz aşksızlığım Aşksız sensizliğim Gel, gel, gel... Özledim gel Söyleyemem gel… Sensizlikten çık da gel Sesimi duy da gel Sev de gel Susma gel Aşkınla gel Saflığınla gel Sensizim gel Özlemimsin gel Artık "biz" değil "Bir" olmak için Gel... ( "Karmik Çağrı" şiirinden bölümler halinde alınmıştır) KARANLIK VE IŞIK Karanlık Işığı Bekler Aydınlanmak için… YÖRÜNGE Karanlıkta ışığımdın, Ama sönmeyecek misin Sende yıldızlar gibi?... Merak etme, Ağıtlar yakmam ardından Şarkılar mırıldanmam Şiirlerin mısralarında kaybolmam Sönerken ardında bıraktığın karadeliklerde yok olmam Ben kendi yörüngemden şaşmam… VİRTÜÖZ İzdüşüm sahnesinde, beceriksiz adımların dansı… Düşen, kalkan, zıplayan, seyreden…. Gülme, onların hepsi sensin Kendini hayat virtüözü zanneden… İstanbul/2008 YÜREK Kimden bu kaçışım Kimden sorgulayışım Kimsesiz bir düşte Sonsuzluk kadar eski sorularım Sussun istiyorum artık içim Ve suskunlukta Biliyorum ki, ben hiçim… Hiç olmanın var olmak anlamına geldiğini anladım Bir zaman önce Varlıksızlığın boyutlarından geçti yüreğim Şimdi ben sadece o yüreğim… ÖZLEM Özledikçe, Susarsın Özledikçe Ağlarsın Özledikçe o olursun Sonra anlarsın Özlediğin başkalarını da özlüyor…:) YANILGI Öylesine ilahi bir nurun içindeydim ki Karanlığını göremedim… 19.mart 2011 RUHA MEKTUP Ah! Benim yorgun ruhum Ne çok yol katettin Bu gün anladım. Işık üflendiğinde varlığına O ilk varoluş anından Bu yana ne çok şey biriktirdin: Binlerce yaşamın kutsanmışlığı, Yorgunluğu, Bilgeliği,acısı, sızısı, kaybedişi, sevgisi, Sancısı, nefreti, ihaneti,vefası,vefasızı… Evren stüdyosu, Dünya platosunda, Kostümlü prova var Kaç kostüm değiştirdin, Ben kaçıncı planda yansıdım görüntüye bilemem. Bildiğim her daim provadayım, Gerçek, bu oyun değil Oyuncu da ben değilim aslında “Hiç”e çekiliyor “hep” filmler… Ah! Benim Işık varlığım, Beni hep doğruya çekmeye çalıştığını görüyorum, Beni bilgeliğe, sevgiye çağıran sesini duyuyorum. Ama bazen… Bazen bu kostümlü provadan o kadar çok sıkılıyorum ki… Unutmuş gibi yapıyorum her şeyi, Suflelerini duymazdan geliyorum. Bazen işitmek istemiyorum seni… Çünkü ben bir insanım… Hem senle bir, hem senden ayrıyım… Bazen o ayrı yanım “ Hadi git,” diyor, “Bırak!” İşte o sese inanmak istediğimde, Yakıp yıkıp kaçıyorum, Kostümleri, dekorları, duvarları… Ama nereye kaçarsam kaçayım, Dönüşüm hep sana gözyaşlarımla… Ve sen: Hep bekleyen, Affeden, Sen gerçek dostum, Vefalı sevdam, Daima hatırlayan Ve seven Sen her zerresinde Yaradan’dan , izler taşıyan, O’nu bana anlatan Varlığımın en kadim aşkı… Ah! Benim Işık varlığım Hadi gel bu sefer başaralım… Sonsuzlukta olmamız gereken yere varalım… HUZUR Sen bana huzur veriyorsun, Yaşam kimine zalim, kimine bilge Sonsuzlukta binbir bilmece Yarattığım bu yol benim Sorgulamadan önce Sonsuzlukta kaybolmadan Ben sende kaybolmak istiyorum Kayıplar şehrinde bir yabancı Kayıplar şehrinde Durduğum durak Senden uzak Ama sen her yerdesin Uzaklıklar benim kendi içimde RÜYA Ben ne kadar koşsam da kendime varamıyorum Rüyada koşmak gibi Zaten gördüğümüzde bir rüya değil mi?.. GÖNÜL TEZGAHI Bitimsiz bir sevda girdabında Bugünden yarına Sevda dokudum Gönül tezgahımda… Ve sonunda çıkan bir parça Kumaştan Ne sana ne bana Esvap oldu Gönül tezgahımda Dokuduğum her sevda Bana dar oldu... İZDÜŞÜM Zerreden tüme bütün yolculuklar, Sevdalar tümde kalmış, Zerrelerde izdüşümler... SEY-Ü SEFER Zamanı durdurman nafile, Ben zamansız diyarlarda seyr-ü seferdeyim… BİR Varılan yerde tüm peygamberler “Bir” di… İnsan, Yaradan’ın kıymetlisiydi, Her daim sevilen ve affedilendi. Ondan beklenen, İyilik, sabır ve sükunla, Yaradan bilincine doğru ilerlemesiydi. Her adımda, bilinci biraz daha açılan yolcu, Sonsuz ve sınırsız olan yolda ilerlerdi. YOKLUK Ne dersen de, bilmez misin onların gönülleri sağırdır. Onlar için söz söyleyip de yorma kendini, Zaten varlıkları yokluk değil mi?.. AYNA Her birimiz de bir aynayız, Yaradan’ın vechelerini yansıtan... O cam yanılmasın ben aynayım diye, Asıl ayna o cama yansıyan... Senden yansıyan neyse, Onu görürsün baktığın yerde… Hayat dediğimiz şey, Senin bilincinden bir yansımadır sadece... GERÇEK "Gerçek" aynaya yansır, "ayna" gerçeğe değil... Aynanın yansıttığı, mutlak ve sonsuz gerçeğin küçücük bir yansıması. O ayna ki ne zaman o sonsuzluğu kavrarsa, o zaman tüm sırları dökülür, gerçeğin yolunda kuma dönüşür ve savrulur, "Gerçek"te eriyerek "O" olur... SEN Sen be ben Biz olup Bir’likte can bulamadık Bir hayal dünyasında kendimizi bir şey sandık Hiç olduğumuzu bendeki ben anladı Ama gel de bunu sendeki sana anlat… Boyut farkı diyorlar buna İnanç farkı Düşünce farkı Ruh frekansı farkı Tüm farklılıklar içinde de birdir oysaki herşey Tüm o farklılıklar oluşturur Bir’i Ama sen ve ben Bir’ken, Biz olmayı başaramadık… MATEM Sen içimi söktün aldın Sensizlikte eksik kaldım Kimsesiz diyarlarda Sen başka kollarda teselli ararken Ben yitip giden bir sevdanın mateminde Karalar içinde, biçare kaldım. VEDA Kimden öte bir yalnızlık bu Özlediğimde yoksan yanımda, Yalnızlığımda sarılmıyorsan omzuma Ve göğsün kapalıysa başıma O zaman güvenmek niye?... Vazgeçtiğim yerde Kılıçlar arasında bir noktadayım Hiçbiri acıtmıyor tenimi Hepsinin ucu ruhumdan geçiyor Sonsuzluğumda sonsuz sancı Dünyanın maviliğinde sensizim Sonsuzluğun ışığında “Bir”deyim… Verdiğin selamı aldım Ama artık Yol almalıyım Yürüyüşüm uzun Ve yalnızlık zorunlu Mahşeri kalabalıklar arasından geçerken bile yalnız… Gitmeliyim sevgili… Güllerle bezeli bir çardakta Renklerin, dikenlerin ve rahiyaların arasında Güzeldi sana rastlamak Ama gitmeliyim sevgili Yolum uzun Yolum ıssız ve geçeceğim nice sırat var önümde Unutma beni sevgili Sonsuzluğumda daha binbir biçimde çıkacağım karşına Gözlerindeki hayranlık dolu şaşkınlığa bakıp yine güleceğim sana Hatırla beni sevgili Kızıma, KUTLU KIZIM Rüyamda gördüm ilk kez seni Işıl ışıl gülüyordun, Sarı saçların parlıyordu gün ışığında… Oysaki ben istemiyordum Yeniden anne olmayı Korkuyordum Yorgunluklardan, Bitmek tükenmek bilmez uykusuzluklardan Kısıtlanmalardan… Ama “Korkma “dedi bir ses bana, Korkma! “O çok kutlu bir çocuk olacak”… Sonradan öğrendim, Hz. Muhammet’te Söylermiş “ Kız çocukları kutludur,”diye… Ve sonra sen geldin Müjde gibiydi gelişin “Kutlu”kızım benim… Işık gözlü prensesim Gönlü yüzelim Gül yüreği merhametlim Sude kelebeğim… Sevgiyle var ol, Sevdikçe sevil Sevildikçe Yaradan’ın Nuruyla bir ol… Tek suçu sevmek olan bir kadının ardından… Anlatılanlar gerçektir… TÖRE KURBANI Bacaklarının arasından Sızan kan mıydı namusun? O kanla mı yazılmıştı yazgın? Mutluluğun, düşlerin, cinayetin… Ölümün nazlı kızı, Sevdanın baharı, Rahmindeki bebeği Kazığa geçirdiler... Bir bebeğin kanından Cinnetli bir namus şarabı içtiler… Kırılan kolların sevdaya sarılıydı, Kesilen dilin, Söylenmeyen şarkıları kanattı. Ve içine geçirilen acıyla, Ölümü dilerken bedenin, Vicdansız yüreklere Bir ahtı çığlığın… Mayıs 2005- İstanbul DÖNGÜ Göklerden gelen Bir sevdanın Hasretiyle Yandı ruhum… Ne unuttum Ne ulaşmak için göğe yükseldim Kendi ekseninde Dönen bir gezegen gibi Döndüm durdum Boşluk sanılan Gizemli Ummanların Dalgalarında… YANIT Hain yüreklerde Sevda aramak Ne beyhude… Bazen sorarım, “Allah’ım bu kötülüklerle Nasıl baş edeceğim?”diye Yanıt açık: “Benim merhamet vermediğimle Senin işin ne?” GERÇEĞİNİ BUL Aşk bulduğunda varlığını Ve sen duyduğunda Kendi gerçek sesini Sana seni anlatan o meçhul bilgeyi Seni sen yapan Ve seni hiçlikle buluşturan Her şeyi O zaman bakma aynalara O aynalar seni sana göstermez çünkü Kendini cama yansıyan sanma Sonsuza yansır tüm varoluşun Kainatın sesidir senden yansıyan Ve hayatın gözleridir sana senden bakan Unutulmuş sanma bu koskoca boşlukta kendini Sana seni anlatmaktadır her an, her ritm, her vuruş Kötüler iyiliğini İyiler kötülüğünü Işık karanlığını aydınlatır Karanlık ışığını parlatır Yok senin hiçbirinden farkın Hepsi sen Sen hepsisin Yaradan sana şahdamarından yakınsa Yaradılış seninle tam ve tüm bir bütünse Sen niye kendini hakir görmektesin Ey yüce Ey güzel Ey bilge varlık Gerçek varlığında kendini bul!... BİRLİK Unutma, Sen seni yaratanla her zaman her yerde Her biçimde hep BİRliktesin… 1. HAZİRAN. 2012 CHIRON Chiron… gir rüyalarıma ve şifalandır Beni santor’un yıldızlarıyla… Yitik bir gecedeyim, kayıp ruhlar diyarında Kendi seçimim bu, bu akşam ruhumu buraya sürükledim Onulmaz yaraları var… durmadan kanayan… Chiron, ölümsüz şifacı durdur ruhumun Görünmeyen ama hep damlayan kanını… Karmaların ağır yükleri, insanların ihanetleri İyiliğe uyanmayanların karanlığının kasaveti… Ruhumu arındırmaya geldim Chiron Onu şifa iksirinle içmeden sarhoş etmeye Her şeyi unutturup Tüm acılarından azat etmeye… Santor’un şifacısı evrenin şifa yıldızı Gel aydınlat gecemi… YÜRÜDÜĞÜN YOL SENİN Her kim üzebilir seni Her kim soldurabilir yüreğini Sana bahşedilmiş onca güzellik varken Kim sana Dur yolunda yürüme diyebilir Yürüdüğün yol senin Sorduğun sorularda geleceğin Üzülme güzel varlık İçini kanatma akan gözyaşlarınla Bırak görmesin Bırak duymasın Bırak anlamasın Bırak seni sen olarak görmesin Sen osun o da sen Gerisi Gam, tasa ,keder Hepsi gün gelir geçer… 03.05.2012 ZAMAN GEÇİYOR Kararını ver!.. Zamanda mı, mekanda mı ilerleyeceksin?... Zaman dersen, nereye göre diye sorarım ki, yanıtı sonsuz… Mekanda dersen, durgun suda beklemek kadar çürütücü İlerlemek?... Neye göre?... Durgun suda beklerken İlerlemek nasıl bir şey Yanıtını ver, Zaman geçiyor!...:) SIRLARINI SIR SANMA Son sesi duyduğunda Ve gözün son kez gördüğünde Dünyadaki hayatı Ötesine geçtiğinde Gördüğün Öz bilincinden yansır sessizce Duru bir anlatım gibi Tüm yaşanmışlar hayal olur Tüm olanlar Sonsuzluk bir bütün olur Ve hayatın ezber bozan görüntüler gibi Serilir önüne Gizli ve saklı yoktur orada Anlarsın ki En gizli işlerini En sırlı ilişkilerini Koskocaman bir kainata yansıtmışsındır En sırlı fısıltıların Duyulmaz sandıkların Yankı yankı ilerlemiştir orada En gizli işlerin ışıkla aydınlanmışçasına kaydedilmiştir Sanma ki görülmedin, işitilmedin, izlenmedin Benden ondan ve diğerlerinden gizleyebilsen bile kendini İlahi sistemin sonsuzluğunda ne kadar koşsan da Ne kadar kaçsan da Kendinden kurtulabileceğin Saklanabileceğin hiçbir nokta yok Sırlarını sır sanma Günahlarını sevap maskeleriyle gizleme Gören görür seni her nasılsan, her ne haldeysen Her ne biçimdeysen… DİP İçimdeki derviş Haykırır: “Aşkla hu.” Duymam… Gönlüm, Bungun girdaplarda, Gönlüm darmadağın, Gönlüm bin bir parça. İçimdeki bilge haykırır: “Her şeyin kaynağı sensin.” Duymam… Her şeyim biçare Her şeyim yitik Her şeyim bir hiç… İçimdeki çocuk haykırır: “Ben içsel neşenim.” Duymam… Ne içimde artık neşe Ne de dışımda… Ben sonsuzlukta yol buldum Ben hiçlikte var oldum Ama ben Dünyada kayboldum… KANMA Karanlıktan kurtar kendini Sevdiklerin sonsuzluğundur Sahte cennetler açılır önüne Kanma Işıksız yüzlerde cennet arama Cennetini cehenneme çevirir onlar HER ŞEY Sonsuzluk kadar eski sevgili, Hiç sandığım sevdan her şeyimmiş… Limanımdın Fırtınam oldun Kırgınım ak pak kanatlar gibi Yeknesak bağrışlarda bir sancı Yalnızlık uğultuları her yanda Seni sevdiğimi hatırlamak istemediğimden beri Issızlarda dinliyorum ağustos böceklerini Tiz bir sesten söylüyorlar aşk şarkılarını Yaz akşamlarının tatlı rehavetinde aşk çok kolay Kara kışların Hoyrat rüzgarlarında Kaybolup gider o nağmeler… Ruhunu üşüten uğultular kalır Sadece geriye…
GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİL HİÇ BİR ŞEY
Bazen yükseklerde uçan bir kartalı küçük sanırsın. Kimi zaman ise, çöplerin üzerinde uçuşan bir sineğin gövdesi, gölgesinde devleşir. Onu da olduğundan büyük sanırsın. Aldanma gördüklerine. Çünkü, bazen en küçük gördüklerin İlahi boyutların yüceliğinde yol almaktadır. Büyük sandıkların ise hala çöplerin üzerinde uçuşmaktadır. KAR Suskunluğun sabrındandır. Sabır sana sunulan bir armağandır. Unutma, ilahi sonsuzlukta, dünyada uğradığın tüm haksızlıklar üzerine damlayan ve erimeye mahkum bir damla kardır. İKİZ RUHUM’A… Belki biter suskunluğum Ve sonsuzca ağlamaz ruhum Sen benim ikiz ruhum Sonsuzlukta bekle beni Geleceğim “hiç”likte hep “BİR” olmak için yanına Bugün yoksam yanında üzülme!.. Vuslat zamanı değil Henüz yerine getiremedik Ayrılırken ruhumuza verdiğimiz sözleri Görse de gözlerim seni Duysam da sesini Bilsem de nerde nasıl yaşarsın İstesem dokunabileceğim kadar yakınsın Ama yine de hem bensin hem bana çok uzaksın Sen ilahi aşkın Evrenler yaratan ışığında Bekle beni Biz oraya aitiz sevgili… GECE Aydınlık sabahlara uyanmak içindir geceler… GÜNAYDIN Uyan!!! Başkalarını değil, önce kendini bağışla. Çünkü en fazla kırgın olduğun yine kendinsin. Her gün pembe ışık enerjileriyle Sarıp sarmala bedenini. Başkalarına kendini sevdirmek zorunda değilsin. Önce sen, yüreğinden sev kendini. SEN SEVİLMEYE DEĞERSİN. Çıkar bendeki tüm etiketleri, Ne kaldı sana benden geri, Sadece bir ışık varlık... Düşün şimdi, Sen benden farklı mısın, Ben senden gayrı mıyım? SEN TÜMEVRENLE BİR BÜTÜNSÜN… Seni yolundan döndürmek isteyen, Her ne varsa gönder hayatından. Kendini kandırma, hiç kimsenin sana ihtiyacı yok. Sana, en çok ihtiyacı olan yine sensin. SEN GÜCÜNÜN MERKEZİNDESİN... Çıkar bendeki tüm etiketleri, Ne kaldı sana benden geri, Sadece bir ışık varlık... Düşün şimdi, Sen benden farklı mısın, Ben senden gayrı mıyım? SEN TÜM EVRENLE BİR BÜTÜNSÜN… Başka boyutlarda, Farklı ritmlerde, Aynı şarkıyı söylediğin Özdeşlerin olsa da, Unutma sen bu evrenin biriciğisin. Senden başka, bir sen daha Yaratılmadı bu evrende. SEN DEĞERLİSİN… Evim, yuvam, saltanatım yok diye üzülme. Hepimiz bu dünyada, konar geçer değil miyiz? Fark edersen evren bizim gerçek yuvamız. SEN NEREYE GİDERSEN GİT GÜVENDESİN... İlkbaharın kızı Hazana aşık olmuş Yazı göremeden, çiçeklerini Hazan rüzgarında savurmuş… Eylül- 2011/İstanbul OĞULA ÖĞÜT Sen değiştiğinde Ve başka bir dünyanın Kapıları aralandığında, Ağlarsan; Gözyaşların yıldız tanecikleridir. Yıldızlardan ışıltı taşır her bir damla... Gülersen; Gülüşün güneştir. Güneşin ışıltısında parlayan Bir ruh ışıldar gözlerinde... Ağladıkça, Karanlıkta parlarsın bir yıldız gibi, Yalnız, uzak ve soğuk... Güldükçe, Işıldarsın güneş gibi, Sıcacık, hayat veren ve aydınlık... Seçtiğin yol senin yolundur. Bil ki, Hangi yolu seçersen seç, Yolun daima ışıltılı bir parlaklığadır. Karanlık bile engelleyemez ışımanı... Yüreğinde sevgi var oldukça, Işıktan yollar açılır önünde... Ve ışık yol alır daima Kainatlar boyunca, Bilinmez ülkelere... Unutma; Yaşam bir gülüş Gözyaşından süzülen Yaşam bir düş, Boşluklarda uçuşup giden... Sen bir yolcusun, Asla başka yolculara benzemeyen, Ve sadece senin için açılan yollardan ilerleyen... Ocak/2005-İstanbul Rusya’da ölen terör kurbanı çocuklara… ÇOCUKLARA AĞIT Yaşam mıydı sizden kopan, Yoksa sizler miydiniz yaşamdan Kopmayı seçen? Böyle mi olması gerekiyordu, Bu kadar acı mı vermeliydiniz giderken?... Sizleri hiç tanımadım, Yüzlerinizi bile bilmem, Seslerinizi hiç işitmedim, Yüreklerinizde ne var onu da bilmem, Sadece gözlerinizi görüyorum, Bakıyorsunuz, masum, şaşkın ve Korkulu… Anlamaz yüreğiniz bilirim Hayatın acımasız gerçeklerini. Oyunlarınızda savaşı seversiniz, Ama anlayamazsınız, Onun acı veren Vahşetini… Terör mü?... Onu nereden bileceksiniz, Ne olduğunu bilmediğiniz, Hain oyunlara kurban oldu bedenleriniz… Kim bilir kimlerin çıkarlarına, Kimlerin tuzaklarına düştü, Masumiyetiniz… Biliyorum gitmeliydiniz, Anlatmanız gerekiyordu insanlığa, Terörün ne kadar kadar zalimleşebileceğini Ve anlamamız gerekiyordu, Eğer izin verirsek, karanlığın neler getirebileceğini… Ama yine de yüreklerimize Bu kadar acı mı vermeliydiniz giderken... Yaşam sahnesindeki rolünüze, Bir trajediyle son verirken, Alkışlar yoktu yeryüzünde. Issız bir acıda düğümlenmişti tüm sesler. Sadece acı ve acının gözyaşları, Onlar sessizce haykırdı siz giderken... Biliyorum gitmeliydiniz, Biliyorum bu olmalıydı, Biliyorum anlatmak istedikleriniz vardı... Siz bedenlerinizi kurban verirken Teröre, Bizler sadece ağladık… Çoğumuz hala anlayamadı: Paraya, güce satılan inançların, İnsanlığı ne hale getirebileceğini… Gitmeliydiniz, evet bu olmalıydı, Anlatmalıydınız insanlığa, Terörün en kanlı yüzünü. Haykırmalıydı cansız vücudunuz: Kandırılmışlığın, yükselmemiş bilinçlerin, Kendini sevgiye açmamışlığın getirebileceği Kötü ve kanlı geleceği… Gitmeliydiniz biliyorum, Ama neden, Neden bu kadar Acı verdiniz giderken?... Ruhum bilse de gerçekleri, Yine de kanıyor yüreğim Siz giderken… Ama siz, Kötülüğe inat, Güle güle gidin çocuklar Güle güle... Kötülük solduramasın ruhlarınızdaki Gülüşü. Ve anlamaya çalışalım bizler; Siz çocuk bedenlerinizi Ölüme verirken, Neler anlatmak istedi, O masum bakan gözler... Eylül/2004-Antalya IŞIK YÜZLÜ Sen ışık yüzlü bir güzelliksin Gönlü sevdalım Kalbi hercaim En kıymetlim Yaşam sonsuzlukta kısacık bir düş Ve ben o düşte En çok seni özledim… İstanbul-Kasım2008 KRİSTAL Hain ellerde bir kristal gibi Hoyrat yüreklerde, bir sevgili gibi Işıltılı bir yalnızlıkta parlıyorsun… Parladıkça, Yıldızlar kadar uzaklaşıyorsun Bulunduğun yerden Merkez seni çekiyor aşağılara… Ama ruhun hep gitmek istiyor, Daha yukarı…daha yukarı… Dünyevi gerçeklerin kolları uzun Sen ne kadar yükselsen de Seni yakalıyor ve çekiyor kendine… Kutsallığın yollarında ilerlerken Bırakıp gitmek gerekir buraya ait olanları Ve acı verir kimi zaman bu terk ediş Ama gidilecek yol, söylenecek söz var Gerçeklikten çık da gel, Yücelikte buluşalım… İstanbul/2004 YÜREĞE YAZMAK Yaşamın sorularıyla ilgili olabilir mi Bıkmadan, nedenini bilmeksizin Kurduğum cümleler… “Yaz” diyor içimdeki ses bana, “En doğru olanı o zaman bulusun” “Yüreğindekini el yazınla yaz” diyor Bir kitapta “Yine yüreğinin üzerine”… ÖZ Bırak anlamasınlar seni Ne söylediğini Sen daima bil “Özünde”tek “Öz”de en kalabalık sevgilerde var olduğunu… İstanbul/2004 YOLCU Ne gün kadar açık Ne gece kadar koyuyum Sadece sonsuzluk Yolunda ilerleyen Bir yolcuyum… İstanbul/1997 YOL Herşey başa döner Düşmez kalkmaz bir Allah Hepimiz düşeceğiz ve sonra kalkacağız Ve böylece yol alacağız… İstanbul/2004 TOMURCUK Yaşamımı solduramayacaksın Her nankörlüğünde Açacak yeni bir Tomurcuğum… ZITLARIN OYUNU Zıtların oyunudur bu Mavi bir gezegende… İlahi ışıkla aydınlatılan bir sahada Hep hücüm ataktadır Yin Yang’a Sevgi nefrete Savaş barışa Karanlık Işığa Işık karanlığa Ne diyelim Dünya yuvarlak İyi oynayan kazansın:) |
sabahlara
uyanmak içindir
geceler…" SEVDİM SENİ. DARB I MESEL OLMUŞ GİBİ.