Yağmurlu Bir İstanbul ...
Yağmurlu bir İstanbul akşamı
Dışarıda bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor Sanki gökyüzü hüzünlenmiş ağlıyordu Pencere kenarında bir fincan çay eşlik ediyordu yağmuru seyredişimi. Yağmur öyle yağıyordu ki pencereme vurup durma hadi çık dışarı der gibiydi. Bir süre sonra pencerem buğulaşıp manzaradan mahrum etti beni Daha fazla dayanamayıp hızlıca üstümü giyiniyorum Çekmeceden de arabanın anahtarını alıp atıyorum kendimi dışarıya Oda sıcaklığından çıkmanın etkisinden mi bilmiyorum dışarıya çıktığımdan yağmur şöyle bir titretiyor içimi. Alıştırma yapıyor sanki bana..Daha dur yeni başlıyoruz der gibiydi. Bir süre sonra kaynaştık birbirimize Pencereden seyrettiğim manzaradan uzak yerlere gitmeliydim ama nereye.. Değişik heyecan değişik yerler görmeliydim. Atıyorum kendimi arabaya nereye gideceğimi bilmeyerek Yola koyuluyorum radyoyu açıp aheste aheste ilerlerken radyodaki şarkı sanki o anımı paylaşıyor Neredeyse hepimizin bildiği Sıla’nın kafa adlı şarkısı açarız radyoyu yol nereye biz oraya İyi gelmez mi hiç deniz havası diyor. Bana bir anlamda yol gösteriyor. Gidiyorum sahile bırakıyorum bir köşede beni buraya getiren dört tekerlekli dostumu. Sahilde başlıyorum yürümeye dalıyorum uzaklara gidip geliyorum. Yağmur iyice şidettini artırıyor o anlarda sanki beni gördü de hoş geldin diyor Başımda kapşona rağmen sırılsıklam oldum Ee İstanbul bu yağmuru bile sadece yukarıdan yağmaz her taraftan ıslatır adamı.. Durdum daldım gene uzaklara neler geldi geçti aklımdan neler.. Hayatta yağmur gibi akıp gidiyor Bizde içinde savruluyoruz oradan oraya tutunmaya çalışıyoruz. Daha dün çocuktuk,şimdi genç bir zaman sonra yaşlanıp geçip gideceğiz bu imtihan dünyasından.. Daha düne kadar hedefler koyup onu olacaz bunu olacaz onu okuyacağız bunu okuyacağız derken Şimdiye bakıyorum da okul desen okuduk iş desen eh işte elimiz ayağımız tuttuğunca bir şeyler yapıyoruz Hedeflerde geriye annemin baskılarıyla evlilik kaldı sanırım. Onu da şimdilik yalnızım Herhangi biriyle değil Beklediğime değecek biriyle devam etmeliyim bu yola deyip geçiyorum.. Yürüyüşüme devam ederken ne uçuşan martılar eşlik ediyor bana ne de midye satan adamlar Sadece yağmurdan kaçışan insanlar ve de bilerek yada bilmeyerek onları ıslatan arabalar vardı Herkes bir koşuşturma içerisinde hayatta öyle değil mi ki!! Yağmuru o kadar benimsemişim ki üzerimdekilerin ağırlığını hissetmiyorum Sırılsıklamım umurumda değil öylece ilerliyorum İstanbul rengarenk ışıkları,denizin dalgalarının sesi adeta hayat veriyor bana Sahilde o kadar kaptırmışım ki kendimi saat çok ilerlemiş dostumdan çok uzaklaşmışım Geri döndüm hemen zaten o da hadi gel bu kadar yeter eve gidelim der gibiydi. Binip evin yolunu tuttum Eve geldiğimde pencerenin kenarına geçip yağmura sesleniyorum; Ey yağmur sırılsıklam oldumsa da Hiç uzak kalma hep yanımda olsana ...! |