PARİSDünyanın insanlık meselesi onuru Göbeğinde ve bağrında beslediğin Sınıflı toplumdan burjuvaziyi yaratan Sınıfsal çatışmalara tanık olan Dünya’nın odak noktası, medeniyetin yeri Gök kubbeye doğru yükselip delercesine Kocaman göz kamaştırıcı Eiffel kulesi Üzerinde kara bulutları hiç eksik olmayan Paris Bağrında nice karanlık kuytular gizlersin Geceleri binbir renge bürünürsün Köşe başlarında her bir kurt beslersin Tilkiler, kaplanlar, aslanlar, çakallar ve yılanlar İki ayaklı bin bir suratlı maymunlar Bir tiyatro sahnesisin penceremden sen Paris Dört çerçeve içinde çıplak gözlerle Yaşamına girmek bambaşka bir alemdir Gece doğallığın sevdalara bahar ekiyor Gündüz doğallığında baharın sevdalarına Fırtınalar estiriyorsun, insanları kavururcasına Bir insan mozayiği taşıyorsun bağrında Öylesine her çeşit insan Çıplaklığıyla Ve yaşam karmaşıklığında canlar alan Kendini pembe bulutlara kaptıranlar Bilinmez sahnelere, bilinmez karanlık düşüncelere Fukaralıkları pençelerinle parçaladın Biçareliğiyle bilinmez bir sevdayla Savurdun köşe bucak diyarlara O yeraltı dünyası Metrolar yok mu Ah seni Paris ah Seni daha nasıl anlatsam Senin hangi yüzünü anlatayım Doğallığını mı, canavarlığını mı Nice insanları yuttuğundan mı Göz kamaştırıcılığından mı Ah Paris, seni bir insanlarıma anlatabilsem Çıplaklığınla, sadeliğinle, zenginliğinle... Ah Paris ah... Birde insanlarım direngenliğimle Beni anlayabilse... İnsanlarımın örümcekleşmiş Beyinlerini avuçlarıma alamıyorum bir türlü Doğacak ufkumda bir güneş, yakındır elbet Bir gün güneşim daha da parlak Daha da kızıl doğacak mutlaka İnanıyorum mozayik büyüyor Çatlaklar birleşiyor bir daha çatlamazcasına Bu bir hayal değil, doğallığın çıplaklığıdır Gök kubbeyi delen Eiffel tanıktır Kapkara bulutlarını dağıtmak için Bir inatla direniyor Paris’in sokakları Seni nasıl anlatayım Paris Tarihi ve kanlı sokaklarını mı, kaldırım taşlarını mı Champs Elysée’nin hangi yüzünü anlatayım Bağrında o kadar tarihi eserler gizliyorsun ki Bir o kadar da insanların cellatlığını barındırıyorsun Evrensel perdeni aralıyorum Gözüme hayvanlar alemini seriyorsun Bir titreme sarıyor vücudumu Tüylerim diken diken oluyor İnsanlık değer yargıma bir ihanettir algıladığım Yerkürenin dört bir yanı canlanıyor Seriliyor önüme kocaman bir halı Canlılar aleminde bu sosyal hayvan Kendisine her canlıyı esir etmiş Kafeslemiş, zincire vurmuş savunmasız Dört ayaklı varlığı, kendisiyle hapsetmiş Seni insanlığın yüz karası Paris Neyini anlatayım daha senin Metrolar’ı kendisine sığınak yapanları mı Betonlarda boylu boyunca uzanıp inleyenleri mi Biçare kalmış, yaşamına küsmüş Binbir zavallının hangi çilesini anlatayım Dudak dudağa, ateşli gençlerin sevişmelerini mi Köşe başlarında müşteri bekleyen fahişeleri mi Köşe başlarında hain kurşunlarda vurulmuş Boylu boyunca yerde yatan insan cesedini mi İrkiliyorum, tüylerim diken diken bunları yazarken İnsanlığımla utanıyorum, benliğime başvurarak İnsanlık penceremden Paris’in ancak Bu kadarına dokunabiliyorum, çıplak gözlerle Ama sade, ama karmaşıklığıyla Seni anlatmakla bitiremiyorum Paris Üstünde kara bulutların hiç eksik olmuyor İnsanlık evrenselliğime bakıyorum Yolumu görüyorum Güneşim solgun değil hep parlak Bendeki parlak güneşim doğacak bir gün İnsanlığım değer yargısını bulacak İnanıyorum buna Hasan DAL 08 Aralık 1991 Güneşin Çocukları adlı eserimden |