mor..Şiirin hikayesini görmek için tıklayın "trenin hareket saati gelmişti. bir memur vagon kapısını örtüyordu. maria puder merdiven basamağına atladı, sonra bana eğilerek, yavaş bir sesle,
fakat tane tane: -"şimdi ben gidiyorum. fakat ne zaman çağırırsan gelirim" dedi. evvela ne demek istediğini anlamadım. o da bir an durdu ve ilave etti.: -"nereye çağırırsan gelirim!" (Sabahattin Ali’nin "Kürk Mantolu Madonna"romanından) Ve fakat.. eksilen sözlerimde etten bir canın.. kor yangınlarıyla yüzleşeceksen.. kendini gör/eceksen ve bir kez daha göm/meyeceksen kendini yüreğime.. hiç dokunmadığım/koklamadığım.. ellerin/ellerim.. saçlarının kırıklarında.. kırılmayacaksa senli doldurduğum hayatlar.. ve hatalar sarkmayacaksa omuzlarının saçaklarından.. yüreğinin limanından çözmeden iplerimi.. ırmağında boy verip/denizinde ıslanmışken.. siyahtan uzak.. maviden sıcak g/özlerinle ısıt beni.. senden/bende arta kalanları.. bir suç gibi görmeden ve hiçbir virgülde duraksamadan ısıt ki hiçbir noktada durulmasın ve kızılmasın.. feryat edilmesin hiçbir ünlemde.. ve meraklar öksüz çocuklar doğurmasın soru işaretlerinde.. merak etmediğim gibi seni bir kere bile/bile.. (gülüşünü dedim ve ıslanmanı..kurumanı sonra ki güneşi hep kıskandım.. şimdi söylüyorum bunu) kapattım parantezi.. bir dudak payı mesafende ki dudağındaki kırılmaya dokunurken ellerim.. aklımı çalan illegal tırnakların demiş miydim “sana” ve hiç söylemediğin sözlerle iz bırakmıştın.. boğazımın altında duran en sıcak yar/a “mor” (...) |