((((((( KALDIMIKİ ( FIRAT'A ) )))))))Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Kar ve yağmur ,Fırat’ın azgın sularını dahada dondurucu hale getirmişti....Havada dram saklayan gri bulutlar vardı.... Birecik köprüsü’nden geçen tankerlerin eksoz dumanları nehrin üzerindeki sis perdesine karışıyordu..... kalenin yüksek tepelerindeki beyaz topraklardan beslenen kelaynak kuşları ise nehir üzerinde nesillerinidevam ettirecek arkadaş arıyordu kendisine.....Oysa aşağılarda uğruna acı türküler yakılan bir nehrin yanı başında boynunu suya indirmiş bir fidan,kucağında bahtsız yaşamın üç meyvesiyle birlikte mezarını arıyordu............................
Şanlı Urfa’nın Birecik ilçesinde yaşayan taksici Mustafa,akrabası olan eşi Cemile ye 7 yıllık evliliklerinin her gününde şiddet uygululamıştı Cemile gene dayak yemiş ve yüzündeki gözündeki morluklarla ve kaburgalarındaki üç kırıkla babasının Gaziantep teki evine sığınmıştı... Ancak Anne Baba sının sürekli ’’ ayıptır ,çocuklarına acı,yuvanı yıkma ’’ gibi sözleri üzerine evine dönmeye razı olmuştu.........Cemile üç çocuğuyla birlikte bir otobüse binip Birecik e geldi,Sarayköy yakınlarında Fırat kenarında yürümeye başladı........Yüzünde kahredici bir üzüntü,gözlerinde umudu arayan çaresizliğe hapsolmuş yaşlı bakışlar vardı..Yanında henüz yaşam nedir bilmeyen,gelecek nedir henüz çözemeyen üç bebe Tacettin,Fevzettin,Rakibe........Onları sık sık Fırat kenarında pikniğe götürüyordu...Oysa piknik havası yoktu o gün......Havada; nehirler dibinde küçük mezarlar kazmaya odaklanmış kahredici pusular vardı !........Çocuklardan biri kucağında diğerleri yanında yürüyordu....... Düşünceliydi....Bu adamdan niye boşanmıyordu ?.... Aklına töreler geliyordu,bir kadının kocasından boşanması ayıp karşılanıyordu !......İntihar etmeyi düşündü. Kendini asmalı yada zehirmi içmeliydi?....Hiçbiri çözüm değildi .....Köklü bir çözüm gerekiyordu! gözü arkada kalmamalıydı!........ Fırat kenarında ayağındaki naylon terliklerle çamurlara bata çıka ilerlemeye çalışıyordu Cemile ve üç yavrusu........Soyları tükenmeye yüz tutmuş kelaynaklar konuşabilselerdi belki...... Bağıracaklardı yapmaaaaa!!!!!!! diye...... Oysa ölüm bir kuşun gagasına sığınacak kadar küçük değildi.......... Kara gözlerindeki bebeksi bakışıyla 6 yaşındaki Tacettin......Ölümün tualine dönüşmüş bir ananın yüzünde mutluluğu arayan 4 yaşındaki Rakibe ve Annesinin omuzlarında suya düşmüş bir gül yaprağını andıran 2 yaşındaki Fevzettin......... Meraklı ,şaşkın ve ürkekti hepsi .......Hani çiçek açmış bir ilkbahar ağacının dallarında küçük yapraklar olurya.....Yada başlarını henüz çatlamış bir yumurtadan şaşkınlıkla çıkaran civcivler.....Onlar ölüm ve yaşam arasındaki ince çizgiden ne kadar bihahaberse,üç yavruda sonsuzluğun beşiğinde öyle sallanıyordu işte........ Cemile Fırat ın kenarında fazla beklemedi .....Fevzettin omuzlarında çevreye gülücükler dağıtırken sağ eliyle Tacettin i,sol eliyle de Rakibenin küçük parmaklarını sımsıkı avuçladı....... O titreyerek ve ağlayarak suyun içinde ilerlerken çocuklar hala oyun oynadıklarını ve bunun bir oyun olduğunu sanıyorlardı!.... Cemile’nin yaşayan son gözyaşları Fıratın suyunda küçük halkalar çizdi.....Törenin aşılmaz çemberine nasılda benziyorlardı.......Sular boğazına kadar yükseldiğinde Tacettin ’’Aneeeyyy’’ diye feryat etti.......Onun çığlıkları nehrin üzerinde kefen açarken,kardeşi Rakibede çoktan suya gömülmüştü.......Sonra Cemile,ardındanda ölüm kalesinin son burcunda masumiyetin bayrağıyla oturan Fevzettin kayboldu pervasız sularda!......... Cemile nin ailesi,akrabaları ve komşuları kıyıya koştu...Ağıtlar deli sular kadar keskindi ve her feryatta gözyaşları havada yağmur havası yaratıyordu.......Ablası ve yeğenlerinin arkasından ağıtlar yakan Zahide çok öfkeliydi.... Bu intiharın kökeninde kaynana baskısı ile sistematik koca dayağınınyattığını belirten Zahide.....Ablam çocuklarını zalim bir babaya bırakmak istemediği için beraberinde götürdü.....Burada asıl suçlu onun boşanmasına müsade etmeyen töreler ve onu anlamaya çalışmayan aile büyükleridir dedi..... Olaydan bir gün sonra Rakibe ve Tacettin’in cesetleri kıyıya vurdu,Cemile ve Fevzettin’in cesetleri ise iki gün sonra Birecik’in aşağılarında bulundu,talihsiz kadın üç yavrusuyla kucak kucağa gömüldü toprağa...... Kocası mustafa ise mahkemeye bile çıkarılmadan olay kapatıldı......İşte Türkiyeden insan manzaraları Allah hiç kimseyi çaresiz bırakmasın.......... Not: Bu yazı Cumhuriyet gazetesinde yayınlanmış ve beni okuduğum zaman ağlatmıştır ve insanlığımdan utandırmıştır.....Ogünlerde gözyaşları içerisinde kaleme aldığım bu şiirimi siz şiir severlerle buluşturmak bugüne kısmetmiş .............Sevgiler Saygılar Sunuyorum Değerli Gönül dostlarım................Ahmet YARDIMCI............
Not: Lütfen önce şiirin hikayesini okuyalım ve bu töre denen illetin yokolması için mümkün olduğunca tüm arkadaşlarımıza haber verelim onların okumasını ve mümkün olduğunca paylaşılmasını sağlayalım........ Sevgiler Saygılar........
KALDIMIKİ (FIRAT’A ) Ne deyim ben sana eeey zalım Fırat Sana söylenecek söz kaldımıki Üç kuzulu Cemile yi götürdün Buna ağlamayan göz kaldımıki Töreyle bir olup aldın garibi Bilmem bunun başka varmı tarifi Başına sardılarlar zalim herifi Buna dayanacak öz kaldımıki Onun yuvasını onsuz kurdular Ne fikir aldılar nede sordular Şimdi cenaze de safa durdular Buna döğünecek diz kaldımıki Koca değil zalim nemrut başında Ne yapsın garibim çocuk yaşında Bir siyah tel yoktur dertli başında Yaraya saracak bez kaldımıki Hergün bin eziyet canından bezdi Yandı ataşlandı bağrını ezdi Çözüm bulamadı akılsız gezdi Karakış günlerden yaz kaldımıki Gitti babasına derdini döktü Etme baba dedi boynunu büktü Onlar anlamadı büsbütün çöktü Daha saklayacak giz kaldımıki Tekrar yola çıktı bağrında ataş Bütün yollar bitmiş ne yapsın gardaş Elinde üç yavru derdine sırdaş Bağrında sönmedik köz kaldımıki Geldi Bireciğe akraba zoru Kafasında dolu binlerce soru Kalmamıştı bunun başkaca yolu Mutluluk çalacak saz kaldımıki Artık çıkış yoktu verildi karar Uygulama cinnet akıla zarar Fırat kirli suyun saçları tarar Feleğe uymayan poz kaldımıki Yaktın YARDIMCI’yı yürekten yaktın Aldın dört fidanı sen kanlı aktın Gurur duy göğsüne madalya taktın Karşıma çıkmaya yüz kaldımıki (12.11 2009 ) Ahmet YARDIMCI |
1944 yılında Gazianteb'in İslahiye İlçesinin Fevzipaşa Bucağına bağlı Kozdere köyünde doğdu. İlkokulu dördüncü sınıfa kadar köyünde, dördüncü ve beşinci sınıfları İslahiye Merkez Cumhuriyet İlkokulunda, ortaokulu İslahiye Ortaokulu'nda okudu. Liseyi ise Gaziantep Lisesi, Afyonkarahisar Lisesi ve Adana Erkek Lisesinde okudu. Yüksek öğrenimini Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde tamamladı.
Adana Devlet Su İşleri 6. Bölğe Müdürlüğü'nde 30 yıl Devlet memuru olarak görev yaptıktan sonra emekli oldu. Evli ve dört evlat babasıdır. 40 yıl Adana’da yaşadıktan sonra; 2002 yılından bu yana İstanbul'da ikamet etmektedir.
Küçük yaşlardan beri şiirle ve müzikle uğraşmakta, 23 adet basılı eseri bir o kadar da bestelenmiş güfteleri yanı sıra besteleri bulunmaktadır.
1992 yılından beri Ozan Dergisi'nin sahibi ve Sanat Yönetmenliğini sürdürmektedir.
NOT: İstemeyen silebilir...
MUSADE EDERSENİZ KENDİMİ TANITAYIM............................... Saygı ve Selamlar.