yeniden..yeniden gel/irsin diye, hiç yatmadığımız ve tatmadığımız yataklardaki sen kokan çarşafları ört/tüm üzerime.. ört/ündüm... yerim ve yurdum/ son gelecek yerimdin çünkü;sus bakışlarıyla bir taş.. yüreğin kadar berrak bir denizdi sek/ti.. teninde/yanağında/dudağında.. bir ince dudak mesafesiydi bakışların... yeniden gelir/im diye, gün ışığı görmemiş kelimelerimi hapis etmiştim yürek zulama.. gel/git lerdeki zamanlarda.. bir kum taneciği gibi çekilen ezbere yaşanmış monoton sevdalar gibi değildin, yos_un dun diplerimde ki benim yüreğim bir derya... gel/hoş adını yürek nüfusumda can bellediğim.. ordayım.. hep ordayım.. hep ama hep sevdiğim/kalakaldığım noktada.. gelişlerinde/ bir sen bakma saate sabaha çok var daha.. biliyor musun? sen bir daha gelmeyeceksin diye yüreğimi dar.. benliğimi kalabalık.. tenimi rüzgarsız bırakmıştım.. akmıştım.. derimden/terimden ve bir gece parmak uçlarımdaki bütün harfleri öksüz bırakmıştım.. perde aralığından açmamıştı gök/yüzü.. zulasında vuslata yataklık ediyordu militan ruhlu gece ki yumuşatıcı kremler gibi kokuyordu beklentisi ellerimin.. yüreğimden dudaklarıma düşüyordu, alt dudağının titrek gölgesi.. içimi kemiren elma kurdunun sesinde neden gülümserdi kırmızı şapkalı kız ki okunası değilse bu masal yaşamakta nerden çıktı demiştim kendimce.. tenine asla değmemiş, lal kesen dilimin ucuyla.. ve gelmez/sin diye, yokluğundaki gecelerden, tüm geceler uzanacak sözlerini ezberledim.. sesin vardı senin, sessizliğinde ve ben duyuyordum.. korkuyordun/korkuyordum... sessiz/liğinde.. (...) |