KAPILAR
Pembe bir kapıdan
Giriyoruz; İnsan güllerinin açtığı bahçeye. Gönül bedeninde can Buluyoruz; Yüzümüzde pembe bir örtü, Dudaklarımızda kan, Doğuyoruz... Mavi bir kapıdan geçiyoruz sonra Yürüyoruz... Yüzümüzdeki örtü de değişiyor; Maviye dikili kalıyor Gözlerimiz. İçimizdeki hamı,eritmek için biz, Gökyüzünden,kemal denizine Damlıyoruz. Sonra şeytan atına atlıyoruz; Kemend atıyoruz gökyüzüne. Yine kendi kendimizi ,onunla bağlıyoruz; İçimizdeki ateşle Şu yeryüzüne. Söndürmek için ateşimizi, Kaldırıp ,kıpkırmızı bir ateşe atıyoruz; Tekrar, bedenimizi. Yüzümüzün örtüsü ,sararıyor; Ürperiyoruz o ateşte. Kavrulmada bedenimiz, İçin için... Tenimizde bir acılık, Yürüyoruz... Gerçek güneşi arıyoruz Isınmak için... Yürüyoruz... Yeşil bir bahçe çıkıyor önümüze; Kapıyı göremiyoruz. Musanın elini arıyoruz omuzumuzda; Kapıyı buluyoruz. Hz.Muhammede yakarıyoruz; Ve tokmağı bulup, Çeviriyoruz... Örtüsü ,yeşermeden değişiyor yüzümüzün, Yürüyoruz... Bilmiyoruz...ne zaman gelip geçtik; Bu bahçelerden... Bin renkli çiçekler var etrafımızda; Görüyoruz... Erguvan bir yol üstündeyiz amma, Durmuyoruz... Yürüyoruz... Koparmak istiyoruz,bu çiçeklerden; Tutamıyoruz... Herkes kendi çiçeğini arıyor; Bulamıyor... Rastgele koparıyoruz; Ayaklarımız durmuyor Yürüyoruz... Erguvan yolda bitiyor, nihayet... Ayaklarımız hala yürüyor; Elimizde soluvermiş çiçekler, Tepemizde erguvan bir güneşle, Gülüyor,gülüyoruz... Erişilmiyenin içinde, Kendimize ulaşmak için; Yürüyoruz... Ne zaman gelip geçtik,bu kapılardan... Nereye ulaşacağız? Bilmiyoruz... Kararıyor önümüz birdenbire; Ne olduk...ne olacağız? Önümüzü de görmüyoruz. Ayaklarımız,durmuyor artık; Yürüyor,yürüyoruz... Simsiyah bir kapı açılıveriyor Önümüzde. Ayaklarımız çekiyor bizi içeri; Vakit nöbetçi eri, Atıyor dışarı bedeni. Vücutta kaybolup,ruhta kavuşmak için mi Neden bilmiyoruz? Girip girip gözden kayboluyoruz... |