ASYA ...
ASYA
Asya; saçın beliği iki parça saldırmış Dudağından akan bal alt dudağı yardırmış Öfke düşmüş gözüne, dikmiş başını dağa Dağ imrenmiş Asya nın düştüğü buzul çağa.. Düşündükçe pus indi düştü perde gözüne.. Bir anda hüzmelendi ışık gamlı yüzüne Bir hayal kuruyordu, Güneş e sır verecek.. Evet ama çok uzak, ya nasıl seslenecek! Dedi; günün ışığı gayrı bana şavkıma! Ayrılığa mum yaktım sen gelmedin şarkıma Yüreğime serin gel,derin derin gerin gel Takıl yayın ucuna kirpiğime yeğin gel Aman diliyor Asya, aman diyor, el aman Toprağa dahi hesap vereceğim bir zaman Mademki aşk hamurum , yıkılmasın onurum Özüm çamurdur amma, mayası Haktan nurum.. Sere serpe serildi, hovardaca derildi Yene kıysa hiç bile; içinde kol verildi.. Gören göze maşallah çektiren bakışları Aratmadı giderken soğuk kara kışları! Asya son sözlerinde şunları söylemişti Doğan güneş batmadan daha doğmam demişti Gecenin siyahından daha karaydı gözü Yolu çıkmaza girse, ateşe girmez özü.. Gülmedin hiçbir zaman bilirim doyasıya.. Toprağına alış dur, yum gözlerini ASYA! Son bir kere daha bak, yat artık şu pusuya Bu kaylule uykusu, bu yas neyin yası ya ? Mevsimlerden ayrılık günlerden kara kıştı Solan güllerle Asya son bir defa bakıştı Bilirdi gülün aşkı bir mevsimlik değildi Dökerek yaprağını kaderine eğildi... Yıllara hayat kattı, hayata yıl katmadı Tuttu verdiği sözü, yüreğini satmadı Dedi ki sevdiğine.. AŞKımla ÂŞK ı sına! Ne sana yar olurum , ne de bir başkasına... Seher EMRULLAHOĞLU 2..10.2012 |