Ayrılmadı Mansur Hak’kın yolundan Bedeni yüzüldü, yobaz elinden Pir Sultan bilirim, Sivas ilinden Fermanı yazıldı, Hınzır dilinden ......................Ahmet Umut
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
DÖRTLÜK şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
DÖRTLÜK şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
MERHABALAR DOST YÜREK ; HER ZAMANKİ GİBİ HARİKA BİR ŞİİR OKUDUM GÖNÜL SAYFANIZDAN...ÇOK GÜZEL VEDE ANLAMLI BİR DUYGU PAYLAŞIMIYDI..YÜREĞİNİZ VEDE KALEMİNİZ DERT GÖRMESİN..... SELAM VE SAYGIMLA
Ayrılmadı Mansur Hak’kın yolundan Bedeni yüzüldü, yobaz elinden Pir Sultan bilirim, Sivas ilinden Fermanı yazıldı, Hınzır dilinden ......................Ahmet Umut
Allah ve kul dostlarına bin selam olsun.
Az da/öz nefis bir dörtlükyü,yüreğinize sağlık efendim.
Pir Sultan ile Hallacı Mansur çok farklı. Bunların ikisini aynı şekilde anlatmak yanlış. Hallacı Mansur Vahdet-i Vücut felsefesine bağlı. Pir Sultan'ın bildiğim kadarıyla bununla hiçbir ilgisi yok.
İşte geçmişte haksızlığa uğrayan iki değerin ortak yanı bu......Mansur'u anlamayan kendi yoldaşları,dindaşları..ölümü ne yazık ki onların elleinden olmuştur.... Pir Sultan'ın ölümü ise dergahında yetişen Hızıır Paşa(Hınzır Paşa) Tarafından olmuştur.. Birisi halka,birisi Hakka yürümenin bedelini canlarıyla ödemişlerdir...selamlar
Evet farklı kişilikler..şiirde belirtilmmiş..Bir Hak yolunda,diğeri haksızlığa isyan yolunda.. Hallacı Mansurun ölümü tutucu ne yazık ki onu anlamayan anlama yeteneği olmayan tutucu yobazların elinden olnuştur.. Pir .
Dil bu iyide söyler kötüde Güzel bir dörtlüktü. Fondaki çiçekten bizim sitenin bahçesinde de var. İsmi Callistemon leavis fırça çalısı bodur . Kutlarım saygılar.
Ayrılmadı Mansur Hak’kın yolundan Bedeni yüzüldü, yobaz elinden Pir Sultan bilirim, Sivas ilinden Fermanı yazıldı, Hınzır dilinden ......................Ahmet Umut .
Bir dörtlükle özlü ve güzel bir anlatıımdı değerli şair arkadaşımı kutluyorum.Puanım tam.Yunus diyarından selamlar.
türkmendağlı tarafından 10/18/2012 9:49:43 PM zamanında düzenlenmiştir.
SEVGİLİ ARKADAŞIM.BEN YORUM YAPMAYACAĞIM,BU BÜYÜK ERMİŞ HAKKINDA YALNIZ ŞİMDİ İNCELİYORUM O İNCELEMELERİNDEN NOTLAR ALINTI YAPACAĞIM SELAMLAR.
Hallâc-ı Mansûr'un rahmetullahi aleyh elleri ve ayakları kesildiğinde; "Sakın korkudan sarardığımı zannetmeyin. Kan kaybetmekten sararıyorum." buyurdu.
Darağacına çıkan Mansûr hazretlerine şu suâl soruldu; "Tasavvuf nedir?" "Tasavvufun en aşağı derecesi, işte bende gördüğünüz bu haldir." "Ya ileri derecesi?" "Onu görmeye tahammülünüz olmaz."
İdâm edilmeden önce halk taş atmaya başladı. Atılan taşlara hiç ses çıkarmıyor, hattâ tebessüm ediyordu. Bir dostu, taş yerine gül attı. O zaman Mansûr hazretleri inledi. Sebebi sorulduğunda; "Taş atanlar beni yakînen tanımayanlardır. Tabiîdir ki halden anlamazlar. Halden anlayanların bir gülü bile beni incitti." cevâbını verdi. Ellerinden, bacaklarından sonra dilini de kesmek istediler. İzin isteyip; "Allah'ım, bana senin için bu işkenceyi revâ görenlere rahmet et! Senin rızân için beni elimden, ayağımdan, gözlerimden, başımdan, canımdan ayıran bu kullarını affet!" diye yalvardı.
Daha sonra dili ve başı da kesildi, cesedi yakıldı, külleri Dicle'ye atıldı.Atılan küller dökülür dökülmez, nehir hemen kabarmaya başladı. Kabaran Dicle'nin suları Bağdât'ı basmak üzereydi. O zaman bir dostu hırkasını Dicle'ye attı ve Dicle bir müddet sonra eski normal hâlini aldı. Hallâc-ı Mansûr hazretleri bu kimseye, şehid edilmeden önce: "Benim kollarımı, bacaklarımı, başımı kestikten sonra, cesedimi yakıp, külünü Dicle'ye atacaklar. Korkarım ki, nehir taşıp Bağdât'ı basacak. O zaman hırkamı nehrin kenarına götürüp, sulara at." buyurmuştu.
Abdülmelik Evkâf anlatır: "Bir gün üstâdım olan Hallâc-ıMansûr'a; "Ey hocam! Ârif kimdir?" diye sordum. Buyurdu ki: "Ârif o kimsedir ki, Zilkâde ayından altı gün kala, Salı günü, 919 (H.306) senesinde Bağdât'ta eli ayağı kesilerek, gözleri çıkarılarak, baş aşağı astırılıp, gövdesi yakılarak, külünü savururlar."Onun dediği zamânı gözledim. Meğer o söylediği kendiymiş, o ne söyledi ise aynını yaptılar."
Naklederler ki: Onu darağacında astıkları vakit iblis yanına geldi ve; "Bir Ene (ben) sen dedin, bir Ene de ben. (Sen Ene'l-Hak dedin, ben: "Ene hayrun minhü= Ben ondan hayırlıyım." dedim) Nasıl oluyor da bu yüzden senin üzerine rahmet, benim üzerime lânet yağdırıyor?" diye sordu. Hallâc-ı Mansûr şu cevâbı verdi: "Sebep şudur. Sen "Ene" dedin, kendini ortaya koydun, ben Ene dedim, kendimi ortadan kovdum. Benliği ortaya getirmenin iyi olmadığını, benliği ortadan kaldırmanın ise gâyet iyi olduğunu bilesin, diye bana rahmet, sana lânet etti."
Hallancı Mansur , Tasavvufa göre Enel Hakk dediği için zamanın din adamları bu Allahlık taslıyor diyerek derisini yüzdürmüşler. -İşiniz bitti mi?Verin derimi gideyim deyip kaybolmuş. Yunus Emre bir dörtlüğünde; ''Enel Hakk çağıruban dara gireyim Mevla'' diyor. Çok şey anlatan dörtlüğünüzü kutlarım değerli arkadaşım. Sağlıcakla kalınız. Foça'dan selamlar...
dörtlüğü kutlarım umut hocam çiçeğin güzelliğinde adını sordum cumartesi günü Nazilli İsabey de kimse söylemedi sahi bu güzel çiçeği tanıyabilecek miyim? sağlıcakla