GÖK KAPANIYOR ÜSTÜMÜZEKulaklarımız da lál masallar Avuçlarımızda kuruyan denizlerin tuzu Dört yanımız kerpiç Yakılan ağıtların aydınlatmadığı. İsli gaz lambalarında fitilli bir kuşku İnancı küfüre yenilen bir susku Vaatkár yüzlere sırt dönen insanlar Yazgılı kağıtlara küskünlüğünü sarmalayıp Artık güneşe küskün yüreklerini Tabutlarla bir gömüyorlardı. Kimsenin unu ak değil Kimsenin suyu berrak akmıyor Kimse gözyaşından uzak durmuyor Herşey bölünmez oldu artık Beraberce ölüp öldürüyoruz. Ahırların külünde doğmuyor Benekli buzağılar Çocuklar Gelincik tarlalarında kelebek kovalamıyor Şehirli delikanlılar Beton duvara güvercin çiziyor Tutsaklığına olan utancından. Karıncaları eze eze vardık bu karanlığa Dalları kıra kıra bu kuraklığa Yıktığımız dağların kumudur şimdi Bizi bize kör kılan Bizi bize sağır yapan Çobanın ıslığı duyulmaz Yoncalara güneşin vurmadığı yerde. Bir kara bulut gibi kapanıyor Üstümüze öfke Önde gidenlerin elinde bir meşale Önde giden iblislerin, kansızların Yüreğimize kibrit çakanların Allah biliyor Kin açmayacak bize cennetin yollarını. Ağulu buharlarıyla tütüyor önümüzde cehennem Çıkarcı ulemaya açık dört kapı Yalanlarını yazdın Yalanlarını okuttun Aptalına aydınına Bir de el bastın o kutsal kitaba Namusun ve şerefin üstüne Gök kapanıyor üstümüze. Kerpiç duvarlar yıkılmıştı Analar yüreklerini gömmüştü Hafızaların enkazında Yırtık battaniyeler Sivri uçlu bıçak gibi batıyordu İnsan kalan yanlarına İnsanlık. A benim suskun toprağım... Bu zulme, bu vahşete yine çıtın çıkmayacak mı? A benim suskun ozanım! Bir sözün bu karanlığa ışık olmayacak mı? Şiirimi suskun bırakmayan gönüllere selamlarımla... |
Şiir bir çok yüreğin söyleyemediği, içinde büyüttüğü kızgınlıkların etkili bir kelâmıydı sanki. Coşkuluydu,
berrak bir anlatımı vardı
ve
şık sembollerle
kurgusu ve akışı ile
Güne yakışmıştı.
Sadece finali biraz daha etkili olabilirdi. Olsun
yine de beğendiğim,Kalemine yaraşır bir eserdi.
Sevgilerimle