ŞÜKÜR BABAM ŞÜKÜR
Yıpranan yıllar,
Bir sonbahar akşamında, Yaslanmış, kır saçlarına. Hani doğardı ya tekrar bulutlar, Hasta yatağına saçılmış, Dışarıda yağan yağmur bile kaderine ağlarken, Sokakta acı bir uğultu, Dokundu vücuduna, Olası bir hikmet, ya hızır, Sağ yanın acıyor mu baba, acıyor mu? Bedeninle inleyen, Boğuk bir fısıltı kaderine ağlarken, Dışarıda kurtlar sofrası hazır beklerken, Sendeki masum bakışlar, Anlamamış,olası kaderi, Tutam dedin elinden, Kopuverdi anılar bellekten, Evlatlarında bilememiş, Zalimce dönen ah-i devranı... Sen varsın ya, düşümde, Sen varsın ya, ya hızır, Sağ yanın acıyor mu baba, acıyormu? İlim hikmet, nedir ki bilinmez, Kat-i sırra eremez, erenler divan-ı, Ya hikmet, Ya muhammet, Katı kat yapan Canan, Ya Ali gelse de ulu divana, Bu kelama eren bilinmez, Sendeki gönül, akıp akıp gitti, Derin fırtınalar bile duramadı, Ezip geçti ta derinden, Açık bir yara bıraktı, Zehir zehir aktı, Kapattı bir gözünü, Nasıl felek bu nasıl, Sağ yanın acıyor mu baba, acıyor mu? Sessiz bir çığlık, durdu yatağının kenarında, Üşüyor mu sağ yanın, kapat ardındakileri, Seni tutan el kederli olmuş hani yastık... Dayandın bin kere zorluğa, Taşıyamadı senin gücünü baba, taşıyamadı, Lokmalar acı acı düğümlendi hafızalarda, Sevabında çoktu, Yedirdin kapıda binbir sefili, Beklerdin ya her zaman, Sık sık çalınan kapının ardındaki misafirleri. Kanat oldular, uçup gittiler rüzgar misali. Hani çocukken toplardın evlatlarını, Anlatırdın onlara, Bilmediğin,duymadığın seyler olurdu, Yine senden habersiz... Belki de korkardık acı hayattan, Söyleyemezdik sana... Fırtınalardan güç toplayıp, Yatağına güller serdi annem, Sağ yanın acıyor mu baba, acıyor mu? Zekiye Ayvaz |