Gözleri Sürmeli Kertenkelegözleri sürmeli bir kertenkele çöl sihirleri para etmiyor artık üç katlı bir çöl inşa etmiş ruhumda alt katta sevgililerim oturuyor, kira vermiyorlar çatı katında ihtiraslarım, arzularım, imarsız bir yalnızlık orta kat boş, bomboş, gür sakallı bir yalnızlık sürünüyorlar, süründürüyorlar sıcak, çok sıcak bu acılar, renklerde aşırı tuz kaybı bir adam, hiç bir ressam çizemiyor eşgalini sırtında defolu bir vaha çıkmış belki sadece dikenli cümleler toprağında ve biraz da fahişe kılığında birkaç serap Birden biri kapatıyor çölün şalterini sonra "iyi ki doğdun" diye bağırıyor biri kocaman bir çöl pastası, üstünde kırk bir kum tanesi çöl martıları ve deniz akbabaları, herkes toplanmış ne mutluyum bilemezsiniz hikaye bu ya, herkes dağıldı, kızgın bir fırtına sonrası ufuk çizgisine kadar uzanan bir yorgunluk gökyüzü bomboş, bir kaç yıldız yapıştırmalı, ucuzundan bir çok şiire gitmez, klozet sözcüğü olsun burada olsun, bay klozet ve bayan sifon olsun biri düşlesin, biri indirsin sifonu topak ana vefakardır nasıl olsa, alır kucaklar ıstıraplarımızı yine bir kazı çalışması bilinçaltımızda verilen rahatsızlıklardan dolayı özür diliyor sahici öyküler alışkınız, kazılara, genel bakım çalışmalarına çölde mesaideyiz ne de olsa, ben ve bir kaç sözcük arkadaşımla gözleri sürmeli kertenkele uyanıyor dişlerini fırçalıyor, rujunu sürüyor doğurgan bir dövme daha yapıyor kabuklu sırtına şuh bir sürüngenlik, açık büfe ihtiras "hazır mısın tatlım bir rivayete daha" diyor başımı sallıyorum dirayet etmeden sonra söyleniyorum kendimden çok uzakta "hiç tahmin etmezdim bir rüyamın böylesine ıslanacağını..." OKtay Coşar |