anla artık...
anla artık…
--- sessizlik karabasan gibi sarmış çevremi, bakıyorum umutsuzca çiseleyen yağmurun nemini hapseden pencereden… hep bir şeyler görmek için baktığım pencere bugün bana düşman sanki, görmek istemiyorum aslında hiç kimseyi, hiçbir şeyi… ağacı, börtü böceği, yıldızları, komşu hatce teyzeyi… hatta seni bile! biliyorum, “neden görmek istemiyosun(uz)” diyeceksin, biraz sitemli ama bi o kadar da sevgiyle… kurbanlık diye beslediğim “dana”yı sevsem diyorum, onu bile istemiyorum bugün, anla artık, o kadar yani… şimdi görsem seni, durulsa bulanık ruhum yüzünün aydınlığında… başımı eğsem, gözlerimi kaçırsam deruni bakışlarından, çöl ahusu gözlerinde yok olsam, susuzluğun çatlayan kanmışlığında yansa dudaklarım… iyi mi olacak! görsem seni bu kez, mor sümbüllü bir libasın gölgesinde süzülürken, ne olacak! beğenmek yok, iltifat yok, övgü yok… yok oğlu yok! dile getirmek yok! sana olan hayranlığımı… öyle mi? n’olur görün(me) gözüme, gel(me) düşlerime… yalnızlığımla bırak(ma) beni! bırak(ma) ki, seni sev(me)diğimi daha bi anlayayım, buğulu penceredeki aksimde… ... ... ... |