Nihavent Makamında
Nereye gitsem gittiğim benim değil
keder çerçeveliyorum şuramda; sonra bir Beşiktaş vapuru denize atıyor esmerliğimi… Kuşlar uzaktır sonra yorgunluktur bulvarlar yine nihavent makamında... Nereye ölsem öldüğüm benim değil bu panjurlar, bu yollar, iskeleler; artanım böyle ölüme eksildikçe her sabah, ruhsatsız namlularda tetikler benim değil... Sonra imansız, imlâsız bir aşkla o kadın, dürtüyor uykuda: “Sevgimden ve kendimden korkuyorum; sarıl bana... sarıl bana...” Hep erken salıyorum onu sabahın bozgununa. Kuşlar uzaktır sonra; yorgunluktur bulvarlar yine nihavent makamında... Yansam... Yansam yandığım benim mi? Artık bir külüm o yıkımlardan ve kalan dağınık, sevgisiz yataklardan. yaslıyım, bozgunum, uykusuzum da; gel iki cehennem olalım günlerin yangınına ter düşürüp yataklara… Kuşlar…Kuşlar uzaktır sonra, yorgunluktur bulvarlar yine nihavent makamında... |