CİZRE YOLUNDA GÜNEŞE BAKAN ASKER
kuşatılmışlığa kar yağıyordu
toprağın mayınlı şakağı ürkek ve sabahın yeni renginde bir asker cizre yolunda güneşe bakıyordu herkes bir dünya konuşurken dilinin yordamıyla en önce aşklar bitiyordu cizre yolunda sonra cıgara paketleri ve sofralar sonra mevsimler çocuklar ergenliğe bitiyordu... kar beyaz, bembeyazdı morarmanın dilini bilmiyordu cizre’de havalar o gün ayazdı neredeydi o alabalık sürüleri, turna katarı nerede bulurduk çılgınlıklarla yonttuğumuz ve karlar gibi eriyip yiten baharı /cizre yolunda güneşe bakan asker sesini nerede bulur?/ özlemler biraz kalsın, bırak bırak her özlem önüne bir yol bulur sen de o fısıltıya savrulma asker cizre ellerimize, hayat düşlerimize yeter.. |