karanlık mektuplar 1
sana kayıp ruhların yaşadığı
o karanlık sisli küf kokulu ve birazda örselenmiş dilimle çok uzaklardan sesleniyorum yankılanan sesimi dinleyerek ateş yakmıyor canımı inan ki giderken bindiğin o süslü son model araba kadar ve ben ömrümce yağmura yoldaş olmamıştım salladığın mendile ağladığım kadar bir garip tiyatroydu aşkımız sen ihtişamı ve güzelliğiyle büyüleyen yaratılanların en fevkaladesi bense seni güldüren maskesiz boyasız bir palyaço her sahne alışımda kalbinin gölgesinde zevkten al al olurdu yanaklarım oysaki küçümsendim bilirdim sevişirken yataktan itilmek gibiydi bakışların terkedildiğim gün hangi gündü acaba fıslıdadım kendime aynaya baka baka yargıladım kalbimi her seferinde beratını isteyen mahkum gibiydim aciz mahsun ve üzgün hangi günahın tohumuydum hangi kutsal değerlere kafa tuttumda başıma bunlar geldi hangi çocuğun şekerini çaldım gözyaşlarına acımadan hangi şehvet duygusuyla yeni yeşeren kızlara sarktım kendime verebilecek bir cevabım yoktu ekşimiş yemek gibiydim ve hiç bir köpek yemezdi beni renklerim soldu gözümde herşey siyah ve beyaz nefessiz bırakıyor bazen sana sahip olamadığımı düşünürken kalbime vuran ayaz hatırla üç kasım günü o ağacı şemsiyeyi dünyada hiç bir şey güzel değildi yağmurun altında sana bakarak saklanmak kadar artık hiç bir şey hissetmiyorum seni vurmalıydım o gün o adama giderken beyazlar içinde bir kurşuna yok oluştu yaşamın o an gözlerimde sana vaat ettiğim ölüm beni pençesine aldı dilimden dökülen iki heceyle -hain- azaptar |
Saygilarimla