Adı KÜRT Konulan'Piç'Bir Mutasyona Uğramıştı Genlerim(2.bölüm )sayıklamalar
….tanıksam!
bu coğrafyanın kimliksiz gülüşlerine çocukların atlı karınca düşlerine sevgililerin hayalperest öpüşmelerine sessizlikle örülen çığlıkların donuk gözlerine ve kardeşliğin kahreden küfrüne bilir misin bilmez misin ….burası Medeniyetlerin beşiği Kadim aşkların toprağı Barışın fidelendiği yer Burada hiç bir savaş kazanmadı Dudaklarında kızıl saçlı kızların güvercinler sevişti ….Sen öyle uzaktan ahkam kesmenle “kıldan ince kılıçtan keskince” Hiç yaşadın mı benim gibi Acıyla beslenerek binlerce yıl Yeniden doğurdun mu kendini insanlığın tarihi aşkına Oralarda biraz dur! Tanıktır toprak. Önce dinle! sonra beni vur! … Tepeden tırnağa ihanetle kurulan… Ne cumhuriyetler görmüştük… darağaçlarında kuruldu halkalı salıncak… “iyi çocuk”lar adam asmaca oynayacak… çizmelerinin tozları silinse kan fışkıracak… en alaycı yalanlarla demokrasi kurulacak… söz senet değildi… kedi ile farenin ortak stratejisi olur mu ben zembilsiz göklerden düşmüştüm kurşun potalarda eritildim sesime inkar çivisi çakıldı ses düzeneği olmayan bir dil yüzünden… bakışlar yepyeni bir çığlıktı sessizlikle örülmüştü dilim bakışları aşk duyumunun ilk kıvılcımı sanırdım duyguları da ateşli bir sevişmenin tutuşan fitili ayrılığı da direnişin acılı kaderi yar… dil oldu cehennemlerde öğrendin mi? …. Hangi tanrının adaletiyse… Üç dil biliyorum Yarım yamalak üç dil ile ….tanımsız bir cinnet…yaşıyorum Türkçe’nin öz Türkçe’sinde Kürtçe’nin kardeşlik Türkçe’sinde Türkçe’nin dağlı Kürtçe’sinde Yadsımanın ………….açıklaması …………………….hangisinde ? …burası pimi çekilen coğrafya Havar (imdat)sesleri ile Ağlıyor duvarlar Doruk duyumla coşuyor copçular ne şarkılar besteliyor popçular …çatalın imgesel ırkçılığında bıçağın savrulan linçinde nefretin öldüren kininde insanlığın en son dininde çatladı Ahmet kayalar… sorgunda sorgusuz yakılmalı oruspular… fetvalar…yeni fetvalara fetvalar çıkarmakta fetvalar…yeni fetvalara fetvalar fetvalar…yeni fetvalar… fetva.... ah usta dilimiz sevişmekte yaşatılmayan çocukluğumun kahreden cehenneminde madımaklar da hiç benim gibi…yakıldın mı? Alev alev tutuştun mu meşalelerde Öldürülen iklimlerin ekolojisine inatla Dillerde dönmeyen sözcükler de… suskun yok olan bir erimeyle isimsiz varlıkların bilimsel kısırlığında statikleşen devinimde de antagonizmalar milyonlarca.. ...suya dökülen hayallerdeki mesnetsiz yalanla …. …küreselleşen talanla…hey havanda su dövülür mü ….Ben Mezopotamya Anadolu ilk göz ağrım seviştiğim sevgilim göz yaşlarımdan yaratığım en güzel cennetim …. Şimdi söylesene -Ölü serçelerin tüyleri yolunur mu -Yada kesilir mi kulakları bir ölünün …. onursuzluğun tüm savaşlarında kural ayakların altına serilen muz kabuğu gibi kaygan sanki insanlığından utanmayan bir hayvan tenimde kül izleri… ahh… jeriko küllendirildi vatan… insan insanlaşabilir mi sokaklarda başı boş dolaşan mayına döndü yaşam böylesine tezat bir aşk…olur mu sanki aslına dönüyor insan ihanet kaldırımlarda apaçık sevişmekte kafatasından fırlayan solcurkçılar devşirmekte yasadışı yollarla kulaçlama yüzdün mü havuzlarda gizli çete kurmaktan sorgulanarak…karanlıklarda her gün örgütler derinlemesine örgütlenmekte örgütçüklerin örgütünü kurdun mu köleci Roma’ya baş eğmeyen Kommagene krallığının evrensel dininde güneşin doğuşunu gördün mü…? Mezopotamya’dan Anadolu’ya ışık salmakta Unutma ! ….utanmazlığın kitapsızlığında kıyın karga kanatlarıyla şahince hava-lanmakta süzülerek büzülerek gökyüzünden martı taktiğiyle balığa dalışı gibi yani derinlemesine dalarak… özgürlük mavisine … en derinden kükreyen sırıtmaya inatla tek göğüslü savaşçıların öpülesi göğüsleri aşkına… eytişim demokrasilerin sarhoşluğunda …şaşkın …. kafanı kıyak tutarak…nar mayhoşluğunda kibrit olup tutuşarak … bülbüle dikensiz gül dalı oldun mu tüm karanlıkların …çağına inadına inat etmek … kanarya sarısı tadında Kürt kırmızısıyla öperek Efeler diyarından bir kızı hey… Berfin gibi Gülümseyerek vatan aşkıyla çay güzelini bağrına basmak …. Karadeniz takalarıyla balığa çıkmak Güvertesine düşen balık gibi zıplayarak çıldırasıya Keçi dansı yaparak … Maykop ülkesi Onurun Adigesi içimdeki aşk kadar güzelsin Haykırıyorum okyanusların sınırsız maviliğine “İnsanı sevmekle başlayacak her şey Dünyayı güzellik kurtaracak” ….her şey beyinde oruspulaşmakta oruspulaşan beyinlerde salyalar salkımlarca akmakta ve yeryüzündeki tüm kadınlar bu sözcükle kırılmakta …. “Kürt kızları çirkinliğindeki dağlardan” geçtin mi öyle dağlarda varmış zirvesi hep karmış Kürtlere nefret edenlerden ismini almış … Gülesim geliyor trajikomik kahkahaların en oruspu nefretine Irkçılığın film setinde kan seli akıyor jen(erk)ler… Dağları yıkmak hayali beynimde betimlenmekte Tırnak ile eti ayı(rt)an maharet… Alanlarda ders olarak okutulmakta… aydınların törpülenen beyniyle aydınlıklar karanlıklara bürünmekte… Anasının rahminden doğuşun eşiğine gelen çocuk sakın doğma ’ülkemde insan kanı sudan ucuz ‘ karanlıklarda vurulacaksın anan ağlayacak ... Ana-dolu-yum demokrasi(..!) getirten faşizmler de gördüm... Evrenin herhangi bir gezegenin de Gezegeni sahiplenen keneler de …Bedenimde sınırlar çizen… bölüp yönetip yok eden kafatasçı kafayla kafasında Soykırımlar düşleyenler de…hey… …yeni bir dünya uslamlanıyor beynimde ayaklanan yakın bir tehlike gecenin en karanlık vaktinde gel birazcık sevişelim melike Allah’ın adına tespih çeke çeke …. Yeni bir tanımdı beni öldüren asıl tehlike Sırtüstü yerlere serip kendimi patlayacak kadar güldüren Trajikomik söylemin aymazlığında bir tiyatroyla Alaya tutulmuşum.. Dünya bir kumaş gibi ölçülerek biçilmekte Sarhoş saraylarda Serilerek ipek halılara… bölmek isteyeni paramparça ettiler… dünya hali sonra hediye ettiler ben demokrasi… emperyalizmin korku seli bugün geleneksel yanım biraz depreşti meclison!!! bana iki porsiyon faşizm getir bol sulu olsun birde soğuk ayran bol tuzlu olsun yeni cumhuriyetimiz muzlu olsun sütü de az olsun şekerini de unutma …. (devrimlerin erotizminden fırlayan cinsinden kutsallığın seksüel eylemi ise sinematik olsun…) vatan bölünecekti ki… darbelerin bekçisi kızıl elmanın linç imgesi er meydanlarında bayrak bayrak ayaklandı Mızraklı ilmihal… aklı hırsızlanan zavallı gül Nihal Yedi düvele çekilen kutsanmış kılıçlar Bedenimde mi bilenecek Çarkçının çarkına kim pedal vuracak yalan söyler mi vatanına vatan katanlar vatanı özel mülkiyeti sananlar ….. pragmatizmin en dalkavuk gülüşüne kompliman yapıyor allı pullu erosla derinlemesine aşk yaşayarak ihanet soytarılığı kirletiyor sevimsiz pişkin cakasıyla ah kızlar… sizler için içim cızlar da cızlarım sızlar ortadaki kakasıyla renkli ölümlere uğruyor insan sığmıyor bir yere bu yılkı dekoltenin en yüksek rekoltesi meydan aşkları iç gıcıklayıcı kan hızlandırıcı cinselliğin ayaklanan en seksi olimpiyatları kedi oldum olalı bir fareyi okşar gibi seni okşayamadım ki… kedi fare oyununa döndü hayat…sloganlar bayat Türkçe’min sözdesiyle atomlarım parçalandı… atomlarımın Neronları Sezarları yakacaklar Roma’ları nerdesiniz öz-demin hezonları-mezonları Kürtlerin iş mevsimi sezonları…onur kırılmaları tırnaklarımın kanı beynime çekildi… “insan sürüleri sadece çoban değiştiriyor” “soğana benziyor insanlar” her kat kabuğu bir yüz yalanlardaki çok renklilik vatanı sevmem için Türk olmam mı gerekiyor yetmiş iki milletin yetmiş biri eğri yetmiş ikiden biri doğruluğun lideri parçalanmışlığın böyledir kaderi titre de damarlarından kafana biraz kan aksın belki sende benim gibi kendini yakarsın okumakla öğrenilir duyularak yönlendirilir yalanla kinlendirilir günü gelir bir kibrit çakılır vatan kuru bir dal gibi yakılır… utanmazca arsızca rant hesabıyla vatanseverlik zırhına bürünür işgale uğradı insanlık Volga’nın şehvetli akışına bak Dicle’nin Fırat’ı öpüşüne bak Kızılırmak deltası kurumakta Kimin umurunda… sırtımda kamçı izleri… ”gölgeler gölgelendi” Nazımın solmuş gözleri Öteki-lendi(m)… mintanım kan şeytanın tam şeytan Peki neren Müslüman Öl-dürülüyorum emeği çiğneyen yalanla savaşın bitmeyen senfonisi çalınmakta bir solucan gibi kafamı ezerek kuraklaştırılan iklimlere terk edilerek buysa yaşam inadına olsun en anarşist bir hınçla saçlarım dalgalanmakta isyana durmuş kahraman edasıyla yalayarak özgürlüğün rüzgarlarını sloganlaşıyorum şimdi… kahrolsun zulüm… … hadi gelin beni öldürün ben hem gülüm hem bülbülüm aşkı yaşatan dikenli bir dilim … kırlangıç kuyruklarının saçılımı alenen tahrif ve tezyif etmekte… kafataslarından kaleler örülmek istenmekte dürümlemesine defterin dürüldü mü senin … çığlıklarım binlerce yıl dilsiz… öldürülüp gömüldün mü kefensiz ölüm yaşam ikileminin didikleyen dayatması hangisi gerçeğin fingirdeyen saçması bu ikiyüzlü bir yalandır varlığımı sarmalayan talandır insanlıktan arta kalan tarihsel aldatmandır… ey kudurmuş sözcüklerin şarlatan şairi genlerim(n)e işlemişse ihanetin ezberi hiç bir kehanet değiştiremez b(s)eni ... en iyisi… soykırımla hallet sen beni meydanlara as kellemi kes kulaklarımı kırp burnumu oy gözümü susturabilecekmisin ruhumu… anlayacağın şey anlamayacağın kadar kütük kafan piramitleri yıkacak kadar şiddetli kinin sen ille yıkacaksın bu vatanı daha da kuma göm kafanı kimse tarihten kurtaramaz yakasını ne ünlemlerin anlamsızlığı ne soruların karmaşıklığı... nede tehditlerin onursuzluğu "HEHEHEYTTTTT BEEEEEEEEEE" “ben bir nehru muazzam olmuşam kurak deryalara çüş etmişem heyhat” deryalara çüş etmişliğim muzırlığımın en ince sanatı … neden seni kanattı bu mudur suçum… kanım pozitif hangi grup hangi ırka ait sayın bilimciler suyun kaldırma kuvveti ırkçı mi yoksa bölücümü bilmezseniz nasıl kurtulacak vatan sayın diyorum size henüz yasaklanmadan …..kana doymazlıktan birazda tarih yazarsınız yalanın mimarisiyle savaş sanatından da anlarsınız talanların espirisiyle her şeye çaresiniz “çare-sizsiniz” tuz bitse tuz gölünde tuz bile olursunuz yemeklere … solculuk oynarken faşizm parada kilitlenmiş fetişizm zevk’ u sefada dizginlenmeyen sadizim körebe… köşe kapmaca demokrasideki özgür aldatmaca çocuk oyunları kirleniyor… her şey sanki çocukça çocukluk aşkı gibi mızıkçı …usanmaz ve uslanmaz yaramazlık yapmakta kılı kırk yarar demagoji sözlüğünü tarar … bir kutsal zırha bürünür bulur kendisine bir Atatürk buna dayanır teori tek din tek ırk Nerden çıktı bu Kürt Hırt… İnkarın zırt pırt Mizahi dergiyken fırt Öldürüldük dink dink Otuz milyon Kürt oldu “dağlı Türk”(Kürt) … çıldırmamak elde değil ki… kafama meteorlar düşüyor en yoğun yıldızlardan da ağır galaksilerde kurulurken yeni devrimler kumdan örülmüş bütün kaleler yıkılıyor… derinden geliyor sesler derinden devlerin en derininden maceramın aşkıyla öldü çocukluğum …. "Neden Türkiye cumhuriyeti Türk cumhuriyeti olmalı Ye-si mozaikleşiyor mozaikleşme Bölmeye zemin yaratıyor" …. En hain gülüşüyle faşizm solculuk oynuyor Bir yıldız koyuyorum birde ay ayaklarının altına da bir kay-kay artistik danslarla beraber ırkçılığı yay sonsuza kadar yerinde say hay-hay Her şey noktaların gizindeki çirkinlik gibi…** ****utanmasam yıldızların dipnotunu bu şiirin hikayesine düşerim………… ve o zaman asıl ihanetin kalbini deşerim ….. ötüyor papağanların küfür şarkıları bölmeye olan katkıları… ………………………….. ha-ha-ha-ha-ha-ha-ha-ha-ha kahkahaların öfkesinden patlamasa karnım daha çok yazacağım hiç saklanma ey kıyın ………… ………… Hızlı türeme…. Ve bu ülkeyi bölmek için Kürt diye bir soy türetme *** … bir çocuğa şeker yerine on üç mermi verilir “karanlıkta koca adam gibi görünüyordu” denilir.. “fironcî nanekî tirkî bide min”(*1) … görülmüş mü böyle acayip bir şey “kırk çürük yumurta bir yumurta etmez” bir yumurta kırk çürük yumurta etmez …. O yumurtadan bir Kürt çıkarsa Kimine göre… O yumurtada beş para etmez Ay lo dılo kırına te çıma bılbılo(*****5) Çizmeyi aşma derinliğinde boğulursun susturuldu devingen ekonomilerin sempatik yüzü dört kalıp buz koyun kafama Müslüm yanıyor İbrahim peygamberin şehrinde yeni Nemrutlar doğuyor haylaz dilim dinlemiyor beni dilim yerine tutunuz bedenimi …. bu ateşi söndürün artık hiç kimse öldürülmesin insanı çarkları döndürün artık yazık çok yazık yetmez mi bu kadar kazık seksek oynayıp sekeriz bin yıl olmadı mı beraberiz (acı çekeriz) 1071 de sen geldiğinde Ben Mezopotamya da bir çınar kadar köklüydüm insanlıkla yüklüydüm flörtüm Anadolu dedim ne oldu şimdi sayın kardeşlik Turancılık mı hortlanan… Kızıl elmaları okşaman Güneş dil teorisiyle yok sayılan Milyonlarca … Olmayan beni hainlikle damgalaman… çelişkiler yumağı değil mi beynin zorlanmakta beni horlamakta Sözcüklerin mi bitti En iyi Kürt ölü Kürt’tür deyip kesip attın Zaten kısır değil miydi sence bu dilim Yirmi kelimelik baraka bir dildi kullanılan Yumurtlarken bir tavuk bile dilimden çok türetirdi Gak gık guk gıd gıdak biraz özgürce yumurtlasak gibisinden …….. sözlerim bölük pörçük dilim kanıyor kardeşlik harcını kimse karmıyor böylesi kardeşlik beni sarmıyor hangi kitaba sığar başıma kaktığın cıngar “serê golê nan û pîvaz” ne tûmbeleka te heye ne saz tu bûye kaz oxlî kaz (**2) … ey deli Tayyar sen misin ortadaki hıyar Kürtün hobisi Türk’ün fobisi Rantın kobisi Avrupa’nın lobisi Çocukların sobisi Söylesene Ölümümü kurgulamaktan başka hayallin var mı en vahşetli yöntemlerle tarihte iz bırakarak varoluşun bir hataydı diyorsan tanrı katında hesaplaşalım mı …. unutma bu günün alaycıları yarının yalakalarıdır burada Allah yok peygamber izinde sorguların adaleti sorgucuların falakalarıdır kral soytarılığının asaleti sivri dillini ağzında taşır çaktırmadan diliyle kaşır muhalefet kitleleri ayaklandırır… kraldan çok kralcı olanları sallandırır .... ma tu çıma nabînî ma ronahiya te nîn e guhên te nabihîse ma ma dilê te kevir e (***3) … Faşizm solculuk oynuyor Usulcacık İnsanlığı kirleterek Köhnemiş karanlığında Kanla sulayarak Demokrasi çınarını Ne denizlerin mirası ne aslanların yüreği Ne mazlumların ahı ne insanlığın inanı ne ustaların mahiri ne kayaların kaypağı ne Karadeniz de boğdurulan devrimcilerin yaktıkları meşale Anadolu zindanlarında ruhum uğruyor işgale Hiç bir şeyin yok mudur yarını Kurtarmak için günü Sırıtarak… Bir yıldızın keşfi bile yok sayılmakta Güneş balçıkla sıvanmakta tuvallerin sırıtan kahkahasıyla İnsanlık bilimsizlikten kaykılmakta Sosyoloji mosyoloji bahane Bir Türk dünyaya bedel Sence Bu çok mu şahane ey cinsellikten esinlenen sosyolojik orgazm sen dünyayı yakacaksın …. Bakmayın siz böyle çağırdığıma Keşke karanlığa bir kibrit çakabilsem Sözlerin havada gölgelendiği iklimlerde Donkişotlaşsam Zaferden zafere koşsam Buralarda Şairlikte hava Dizelerin içi kaynar yerinden fırlar durmuyor ki sanki cıva İnanmayın sözlerime sarılmayın dizlerime bakın gözlerimin içine orada gizlenmiş savaşların tarihçesi Tarihin aynasında buğulanan aşklar dans etmekte Düşünün aydın zekalardan üreyen bilimle Aklı başında bir Nuşi Revan adaletiyle Vicdani kalplerde demokratik bir kanaat ile Gökyüzünün maviliği kadar netlikle yağmurlar kadar bereketli bir özgürlükle İstersen yeni kavramlar türetelim Eskilerin gerekçeli polemiklerinden uzak Net olmalı yaşamın en insanı yanı… …. Anlamlar yitiyor diye İnsanlığımızda yitmeli ki Cennet bahçeleri yerine cehennemi önerelim … ne dersiniz bugünkü ilk dersimiz “ne mutlu türküm diyene” demeyen hainlerden misiniz gerçeklik zaten hayaldi şairlerin türettiği en ince yalandı Fransız kaldık biz Fransız Fransız’dan daha Fransız devrimleri düşleyen Çırılçıplak bir tendim gelen çizdi giden çizdi Artık sınırlarla belirlenen bir küreydim Düşlerimin mistik kıyametini bunaklığımdan unuttum Yada çok sarhoşluğumdan kendimi şişelerde kuruttum Fıçılarca içmiş sarhoş bir Fransız sömürgesi gibiyim Anlayamayacağın gibi ben artık günah işliyorum… cehennem varken cennete yer kalmaz söylesene deli Tayyar’ın ruh ikizi hahahahahahahaha Ankara Bahtı kara Ankara El aleme olma makara Nede olsa bende bir taş koydum bu toprağa… Unutun mu yoksa balık hafızama güvenerek Sevincinden zil takıp oynayarak Göbekler atıp kudurarak Beyninde doruk duyuma ulaşarak Ne hakla kirletilir insan Ve yaşam ne hakla öldürülür Tanınmaz haldeyim…. Zalimlerden çok çektim Yaşlı bir bunağın bastonunu araması gibi Yeni Nemrut’lar arıyorum Sizin için sustum şairler… Beyninizin en kıymık imgelerini konuşturun Dinozorların aşkı adına siz susmayın Acımak kör hançer gibi deşiyor yaralarımı İnsanlıkla yaşayın kin kusmayın Artık Şeytanı defedin ruhunuzun önyargılarından Komplekslerinizi şiirle yıkayın her imgesi bin cennet İnsanların yüreğinde umutlar büyütsün Beyninizin artçı depremlerinde sözcükleri sıralayın Tasfiye kalıplarını heykeltıraşın potalarında erittin Yeni yaratımların kardeşlik heykelini meydanlara dikin Gülümseyin Umutla aşkla İçten içe doluşun barışla Güzelliğin derinliğine varın İnsanı insanlığınızla karın Aşksız sevişmelerin kudurgan tafrası gibi bencil Erkekliğin alta kalan gizli yarası gibi aptalca… Kini büyütmeyin hiç bir vatan taşıyamaz Bin yılların hatırını anlarsak kimse bizi kaşıyamaz Yaşamı öldürüyoruz bilinçsizliğimizin karmaşasında Devingen değişimlerin en olumsuz ihaneti değil mi … Güvercin kanatları yolunur mu hiç … Bu dilimi eşek arısı soksun Bilimsel milimsel yoksun Kızıl tilkilerin soy tarihide Şilan a sevdalanan kelebeklerde Köyler de çeşme başlarındaki kızlar da yok Ormanların kızıl kıyametini gördün mü Alev alev küreyi bile ısıtmakta ..... “Nake nake serî kire taki berî da simaki (****4) …. Yoksul bilincimde ne serüvenler yaşanmıştı… Karanlıkla kuşatılmış tüm günler yasaklanmıştı Her an yok edilirken yaşam dağların kuytularında hep üşüdüm… Sallanırdı dalları fırtınalarda özgürlük ağaçlarının Aklımda akıl donmakta vicdanların en adaletli adaletsizliği bedenimde yaşanmakta … Yine yaramazlığım tuttu dilim haykırmakta Hiç acımadan anıları ektim bu tarih değil mi Yıldızlar tanıktır yalnızlığım değimliydi özgürlüğüm … ey dünyadan kopuk şair kudurmuş Tahir boşuna mı öldü halkını seven mahir statukocu insan kaşır “kamyonlar kavun taşır” vagonlar paletli oyuncaklar oyuncakların üstüne kurulur toplar fitne fesat yüreklerle manşetlerde yazılan her dize benziyor yeni bir dine çatal uçlu okların vınlayan doğması köhnemiş ideolojilerin bilim teranesi timsahların yası zulümlerin kasrı şarlatanın foyası basının boyası en acımaz haliyle hançerlerin pası saplanır gökyüzünün mavi renklerine gri tonlar kuşatıyor barış serçelerinin cıvıltılarını sayrılı bir ömür sancılanır beynimin uslanmaz dilinde kanırtılmış yaram suskunum kuşkunum bir öyküdür tutturmuşum dağlarda yankılanır aşk dediğin yalnızlıksa acıyarak bilenir felç yemiş dilimin kemiksiz yalancılığı aptalca bakıverir fal-taşı gibi gözlerim kanırtılmış yaram suskunluğum yok oluşumdu aşkının tutanağıydı dudaklarına konan dudaklarım ruj izleriydi ölüm fermanımı imzalayan beni hiç bir zaman anlamadın ki sen yapraklar düşüyor çürür toprak kırılıyor üşür özümü var eden hamur yağmurla beslenir başlar hayat bu tutanaktır… çatık kaşlı suratlara rehindir … emperyalizme biz bedel öderken… sen tek başına dünyaya bedelken kırk milyonlarca… mantar gibi yerden mi bitik birden … bu kadar ucuz mu bayrak şovmenlerin ellerinde kirlenerek her bir şovmen bir vatan mı demek ne mutlu türüm demeyene hain demek ne hakla bana küfretmek hangi vicdana hangi adalete dayanarak hangi kitabın hangi ayetine sarılarak yazılıyor fetvalar okunuyor fermanlar rantlar yalanlar bahaneler talanlar Paralarına para katanlar… coğrafik kardeştik iklimsel aşktık ..... ne mutlu kürdüm diyene demenle kürt olacaksan ben genlerimdeki kürtleri türkleştirecem … analar anası toprak var mı senden başka sığınacak sen doğurdun canım sana feda olacak insan olan insan yalanlara kanmayacak bu toprakları tekeline aldığını sananlar yakacak acımadan vicdansızca kör sağır bir ihanetle adaleti olan cehennemleri aratacak kaçıncı orgazmın isteklerinin doymaz iştahıyla bir dilli ırmaklara bırakarak yok edemezsin dilin önemini çok iyi bilensin yok oluşumu yok sayarak beceremezsin neden peki bilimden ürkersin ben yoksun dedim mi senin gerçekliğine ki gerçekliğimi hazmedemezsin hangi mantıkla açıklanır renklerimiz burası kadim aşkların toprağı bin yıllık kadim bir aşk yaşanmakta kitap gibidir çarpar adamı damdan düşersin haraptır halin hallaç pamuğuna dönmüş yüreğin kendini aklayamamakta alaylarınızla ne kadar asilsiniz kainata sahiplenen şaşkın delisiniz tek başınıza dünyaya bedelsiniz ben kökü kanlı Anadolu da her bahar topraktan fışkıran kardelen bulutlarda yağmurla doğan özgürlük ve uçurtması vurulan çocuk iken ağzınla kuş tutsam ağzım değildi dersiniz neden böylesiniz ey uluyan kurtlar takımı kanla mı beslenirsiniz kasırgalar kopuyor neden tıraşsız gezersiniz siz beyefendisiniz çöpte ekmek toplarken beyaz sakallı ihtiyar utanç duymazsınız elleriniz kanlı elleriniz kirli derinden gelirsiniz gıdanız kan al bayrakla gizlersiniz işiniz bu demokrasi tekerleğini çomaklarsınız bir dakika bile sabretmezsiniz siyaset cambazısınız her cambaz bir ipte oynarken sizler kırk ipte literatürlerde alt üst olur bilimsel normlar partilerin kar hesabındayız bu böyle gerekir sevgili halkım bu benim özel mask’ım ironik lirik duyguların ihaneti simetrik kafaların fetişisti erken gelen bahar gibiydi muhtıra erken açıldı sinemalar bahara durdu papatyalar bu sezon maskeli balo filmleri furyası sanat yeni kavramlar aramakta bilim yeni tezlerin teorisini yazmakta tez antitez sentez mi olmalı sentez anti tez tez mi olmalı hesabı yapmakta solculuk faşizm oynuyor sandıklara yeni filmler aramakta Kürt aklımla Türk olayım Maksat Genlerime inat olsun Bu zihniyetle bu ülke bölünecek Sansürledim kendimi noktalarla………… bölücüysek biz bölmedik karpuzu su kenarında toplardık yarpuzu karnımız doysun diye umurunda mı kimyasal bomba atıklarıyla ne sağlam bir el kaldı ne bir köz elimizde sadece kalan bu iki söz oda öz be öz acılardan kanayan iki göz birazda bizde kabahat hep ararız ayrıcalıklı bir şatafat şatafat bulamayınca eyvah!!! başlar yalanlı naralar önümüze geleni karalar gemilerin konakladığı ak süt liman biziz… ey sol kol hani o evrensel yol devrimin dinamiği dilinin kılarını cımbızlamak mı biliyorum hem de çok biliyorum sanırsın böyle yaranırsın korkulara hiç bakma sağına soluna sevgilindir gir faşizmin koluna senin yaptığın sanat benim tavukçudan aldığım kanat film çevir Amerika’yı devir Amerikanın şahsında Bir sağa bir sola Evir çevir Yorulmazsın geviş getir İstersen biraz zihnini kanat Kirlenmiş mi kan Ah vatan kendine Kerkük kat Kan tacirleri İhanet yalanları… ölen gençler meydan kahramanları... …. Zincire vuruldu dilimde şiirleşen her çiçek Şiirine daha ne zaman girecek Tanrıdan ilham geldi bana Herkes beni peygamber bilecek Bu bir gerçek bu ülkeyi bu zihniyet bölecek şiirinde yok o çiçek romanında biliminde sanatında filminde argo kabadayılık dilinde bile her şeyin sende kendi evreninde dilin zehirli orkide kimse gizlemesin yüzünü maskeler düştü ne çirkin bir surat ………. ben yokum şiirinizde sevdam yok aşkım yok hep sen vatan sen insan sen kahraman sen sap gibi ortadayken yok sayılan milyonlarca ben neden…………..neden……neden bu ülkeyi ille böleceksin sen tanrıdan alırım ilhamı burası Lazların lirik şarkısı kuşların kızıl deltası Munzurun doğal harikası İnsanlığın Mezopotamya’sı Anadolu yum bir ben bilirim Tüm tanrılar burada savaştı Bütün nehirler halkların Gözyaşlarından oluştu ........... .......... Açıklamalar: fırıncı bana türkçe bir ekmek ver(*1) ... gölbaşı soğan ekmek ne dümbeleğin var nede saz sen olmuşsun kaz oğlu kaz(** 2) .... sen neden görmüyorsun/gözlerin yok mu/kulakların sağır mı/ yüreğin taş mı (***3) Nake nake kafanı pencereye sok sımaktan tarafa bak...... (****4) Ah can yüreğim bülbülüm çığlığın niçindir (*****5) Kürtçe Çeviriler: Azad |
hemen anlayıp yorum yazmak tebrikler demek işin kolayı
o yüzden şimdilik yorumsuzum.....