Takvimdeki Deniz
Hasreti denizlerin,
Denizler kadar derin Ve o kadar bucaksız... Ta karşımda, yapraksız, Kullanılmış bir takvim... Üzerinde bir resim: Azgın, sonsuz bir deniz; Kaygısız, düşüncesiz, Çalkanıyor boşlukta. Resimdeyse bir nokta: Yana yatmış bir gemi... Kaybettiği âlemi Arıyor deryalarda. Bu resim rüyalarda Gibi aklımı çeldi; Bana sahici geldi. Geçtim kendi kendimden, Yüzüme, o resimden, Köpükler vurdu sandım; Duymuş gibi tıkandım, Ciğerimde bir yosun. Artık beni kim tutsun? Denizler oldu tasam. Yakar, onu bulmazsam, Beni bu hasret, dedim, Varırım, elbet, dedim, Bir ömür geze geze, Takvimdeki denize. Ne var, bana ne oldu, Odama nasıl doldu, Birdenbire bu meltem? Ve dalgalandı perdem, Havalandı kâğıtlar. Odamda kıyamet var! Ah yolculuk, yolculuk! Ne kadar baygın, soluk, O gün bizde betbeniz; Ve ne titrek kalbimiz Ve eşyamız ne küskün! Yola çıktığımız gün, Bir sıraya dizilmiş, Gözyaşlarını silmiş, Bakarlar sinsi sinsi. Niçin o ânda hepsi, Bir kuş gibi hafifler, Arkadan geleyim der? Niçin o güne kadar, Dilsiz duran ne kadar Eşya varsa dirilir, Yolumuza serpilir? Ufak böcekler gibi, Gezer onların kalbi, Üstünde döşemenin. Bir gizli didişmenin Saati çala o ân; Birden bakar ki, insan, Her şey karmakarışık. Ayırmak olmaz artık Bir kalbi bir taraktan; Ve kalb, ağlayaraktan, Çekilir geri geri, Terkeder bu mahşeri. Bu mahşerin içinden O gün ben de geçtim, ben; Nem varsa, evim, anam, Çocukluğum hatıram Ve ne sevdalar serde, Bıraktım gerilerde, Kaçar gibi yangından. Rüzgârların ardından, Baktım da süzgün süzgün, Kurşun yükünü gönlün, Tüy gibi hafiflettim, Denize hicret ettim... 1931 |