Rubailer - II. Bölüm
1
«- Şarapla doldur tasını, tasın toprakla dolmadan,» - dedi Hayyam. Baktı ona gül bahçesinin yanından geçen uzun burunlu, yırtık pabuçlu adam : «- Ben, bu nimetleri yıldızlarından çok olan dünyada açım,» - dedi, «şaraba değil, ekmek almaya bile yetmiyor param...» 2 Ölümü, ömrün kısalığını tatlı bir kederle düşünerek şarap içmek lâle bahçesinde, ayın altında... Bu tatlı keder doğduk doğalı nasibolmadı bize : bir kenar mahallede, simsiyah bir evde, zemin katında... 3 Ömür gelip geçiyor, vakti ganimet bil uyanılmaz uykulara varmadan : yâkut şarabı billûr kadehe doldur, seher vaktidir ey delikanlı uyan... Perdesiz, buz gibi odasında uyandı delikanlı, gecikmeyi affetmeyen fabrikanın canavar düdüğüydü uğuldayan... 4 Geçmiş günün hasretini çekmem - yalnız bir yaz gecesi bir yana - ve gözümün son mavi pırıltısı bile gelecek günün müjdesini verecek sana... 5 Ben, bir insan, ben, Türk şairi komünist Nâzım Hikmet ben, tepeden tırnağa iman, tepeden tırnağa kavga, hasret ve ümitten ibâret ben... 6 Ben, spiker, konuştum, sesim bir tohum gibi ağır ve çıplak : - Kalbimin saat ayarını veriyorum, gonga tam şafak vakti vurulacak. |