HEY JOE !
biliyorsun sen bunu
en son duyulan ayak sesi ve üzrine kapanan demir kapı çıkıyor musun bu sefer, yeniden mi giriyorsun içeri anlaşılmıyor şarkıdan anlaşılmıyor joe gençliğimizin polisiye günleri kendi romanlarımız içinde uydurduğumuz adlar sanki o romanlar sahi de yaşadıklarımız yalan unuttuğum adların gece parklarında kaç kez aldattım seni ben ihanetle öğrendim sadakati kaç kez korkunun gözleriyle bakıştım bıçağının yüzünde artık kimse öldüremez beni çok zaman geçti herşeyin, herkesin üstünden hayat ödünç tenha uzak biz birbirimizin şarkılarının mirasıyız joe şimdi kaç kişi kaldık göğe bakma durağında el ele tutuştuğumuz gençlikten ben yine de bir yola çağırıyorum seni ister inanç de buna ister çaresizlikten dudaklarımı kanatırdı ıslığın hiç unutmadım hiç unutmadım ne zaman karanlığa düşsem senin ıslığını çalarım ben seni en çok dizlerin titrerken sevdim joe çık saklandığın yerden joe nerdeysen çık, ölmek değilse bu, bak kayboluyorum yoruldum seni beklerken vakit geçirdiğim dublörlerinden sana yazdığım hikayeyi yanlış okuyorlar her seferinde ah şimdi joe burda olsaydı diyorum joe şimdi burda olacaktı ki diyorum bazen sarhoşken kalabalığın içinde yüksek sesle söylüyorum adını ya da birinin kollarındayken, bazen pencereyi açıp sokaktan geçiyormuşsun gibi ardından sesleniyorum, hep başkaları bakıyor yukarıya. ben gülümseyerek, gitti, diyorum, yakalayamadım, gitti. sahi gittin mi joe? yoksa hiç mi olmadın? çık ortaya saklandığın yerden yoruldum, azaldım beklemekten bazen düşünüyorum da var mıydın sahiden, yoksa bir şarkının anısı mı uydurdu seni hiç bir şey benzemiyor değil mi, şimdi geçmişten daha çok bizim olan gençliğimize bilmem ki, karşılaşsak bile birbirimizi hatırlayabilir miyiz yeniden ikimiz de artık bir başkasıyken gene de sen bilirsin joe, sen bilirsin öyle iyiydik, bir düşün istersen. |