ANTİK KENT
mutlu günlerimizdi...
deniz tuzu,dövme gül yanık tarçın gibiydik rüzgarın saçlarımızı taradığı yamaçlarda ikimizden bir bayrak dalgalanırdı birbirine bakan tarihin ve otların arasında adı yoktu yaşadığımız şeyin bir boşluk bile değildi bu onca boşluğun içinde yontulmamış birkaç harf taşlar kadar tarihe kefil günler gibi düşünülmeden akıp giden otların gölgesindeki gece kadar derin ay ışığıydı her şeyi sessizce bütünleyen bir dönüş biletiyle kırıldı gece kırıldı mevsim kalakaldık birbirine bakan sunaklarda zehiri giz olan otlar boyverdi kırık heykel parçaları dağılmış ten zaman tarihe geri çekildi kalıntıları ne kadar ipucuysa bir antik kentin o kadar biliyoruz nedenlerini ve sonuçlarını ayrılınca adını aşk koyduğumuz o şeyin. |