Söz Ola!
Üç kafadar arkadaş; tilki, eşek, bahtsız kurt;
Dere tepe yürürler, ormanlar ne güzel yurt… Tam ikindi üzeri birlikte gezerlerken; Hava birden kararır; lakin vakit çok erken. Arkasından bir yağmur, şiddetli mi şiddetli; Hava kızmış olmalı, o sebepten hiddetli! Bir yere sığınmalı, durulmaz bu yağmurda… Eğer gözün keserse, yüzeceksin çamurda! Kurt bir mağara görür; beş on metre uzakta, Tir tir titrer üçü de; fayda etmez kazak da! Tilki gerçi tedbirli, yağmurluğu yanında; Uyanık tabiatlı, kurnazlık var kanında… Mağaranın önünde eşek durur bir anda; “Bura aslan ini” der, renk değişir tumanda! “İçeri girmektense razıyım ıslanmaya; Sırılsıklam dolaşmak, tercihimdir yanmaya!” Kapıdaki seslere uyanır aslan kral… Eşekten dost olur mu? Unutma altın kural! Nimet gelmiş ayağa, aslan nasıl sevinir! Üç lezzet de yan yana, zavallılar dövünür! Aslan, nazik bir sesle davet eder içeri; “Hoş geldiniz dostlarım, durmayın öyle geri!” İçeriye girince korku dolar gözleri; Şok olurlar üçü de, tutmaz olur dizleri! Butlar asılı boy boy, burası mini orman. Menü geniş, çeşit bol; zeval gelmesin aman! Sanki kasap dükkânı, in değil de mübarek; Tilki geride kalır; “Böyle iyi!” diyerek… “Nasıl buldunuz evi?” diye kükreyip sorar; Niyeti bozuk belli, zaten bahane arar! “Bura çok pis” diyerek eşek burnunu tutar; Kurt, tasdikler merkebi, beraber hapı yutar! Hakaret sayar aslan, eşeğin sözlerini; Kan bürür yavaş yavaş; hışımlı gözlerini! Bir darbeyle yatırır eşekle ahmak kurdu; Tilki o an taş olur, dua bilse okurdu! Aslan, işi bitince kalkıp tilkiye sorar; Tilki kendine gelir; cevaba kafa yorar: “Aslanlar yatağından belli olur haşmetlûm; Payidar ol hünkârım; benim aziz devletlûm!” Tilki kırar kirişi, aslan azleder onu; Tamam, oldu bu fasıl, işte masalın sonu! Belli olur unutma, aslanlar yatağından; Nerde olsa seçilir padişah otağından! Düzeni belli eder insan olan insanı; İş aynadır unutma, adamı öyle tanı! Murat CANBOLAT |
Belli olur unutma, aslanlar yatağından;
Nerde olsa seçilir padişah otağından!
Düzeni belli eder insan olan insanı;