HAYALET GİBİ...
yüzü kırık bir aynanın mahzunluğu çökmüş gözlerime
parça parça kan dolan avuçlarımın hissizliği tavan yapmış... kulaklarımda sesinle sağır olan bir kuş sürüsü yönünü şaşırıp sola dönen ayar’sız bir saat... ayaklarımda ahh’ıyla yürüyen su sızısı biriktirip biriktirip sokağa attığım dilekler... ve bir gün; kapımı çalıyor dilin, "merhaba, ben geldim" o’ysa gidenler geri gelmez demişlerdi... gelse bile sende daha kalamaz demişlerdi kalsa bile gerçekten senin O’lamaz demişlerdi... göçebe hayatı yaşayan bir su damlacağının seyrü seferinde yağmur yönünü tayin ediyor kimseye sormayıp... ağlıyor hüzünle tıraşlanmış yüzü bana dönük bir heykel kaybolmuşların parkında yemleniyor ölü güvercinler sessizliğin yankısında parlıyor tunç renkli bir mermer... burası benim mezarım burası benim ahh’ım burası benim sen yanım..! içime seni gömüyorum daha yaşanacaklar varken, varken sen daha içimde, ben yine kendime seni saklıyorum... oysa huzur bulduğum yüreğin daha çok şey bekliyordu benden sev’m’iyorum deyip çekip gitmeseydin eğer sen! o kurşun beynimi delip geçmeyecekti... ve ben, yeganen; seni bu mezarda bir başına, bir şiirle gömülüp... mezar taşına; O’ şimdi şair yazılıp tahta plakaların altında beklemeyecekti’m... ve sevgilim!.. "şayet dilersen kesebilir dudaklarım bileklerini... ve ölebiliriz bu şiirde yaşarız bir hayal’et gibi..." Gökay Birkan SUCAKLI |