Ceddi kurbanlık olan İsmail’in soyundan Abdülmuttalip dede, Fatıma’dır ninesi, Kureyiş Kabilesi Haşimiler boyundan Baba Abdullah dahi kurbanlık nişanesi.
Beni Zühre boyundan Vehb’in kızı Âmine Bilir miydin evladın dünyayı nur eylesin Muhammet’in ninesi hem Berre anneanne Rabbimin kelamını bize bir bir söylesin.
Abdullah’la Âmine birbirine yar idi Nübüvvet nuru vardı Abdullah’ın alnında Ana karnında can var, eşler berhudar idi Mutluluktan uçardı Amine’nin yanında.
Ticaretten dönerken iki ay doğuma var Görmedi nur yüzünü biricik evladının Abdullah vefat etti, Rabbi var yetime yar Yesrip’te defnedildi yurduna Neccarinin.
Mekke’de cehaletin karanlığı örtülü Kızlar utanç timsali, gömülür diri diri, Fetret devri bitmeli nerde zamanın gülü Beş yüz yetmiş bir yılı doğdu cihan rehberi.
Bu günün nişanesi Kisranın sarayları Yıkılmıştı yerle bir yirmi Nisan gecesi, Sönmüştü Mecusi’nin bin yıllık çırağları Nura tebdil olacak cehalet bilmecesi.
Züeyb kızı Halime Sütannesi emzirdi Sütbabası Haris’e bolluk bereket geldi Sütkardeşi Şeyma’ysa Onda haller sezerdi Dört yaşında Âmine aldı gönlü şeneldi.
Medine’ye götürdü dayıların yanına Hem tanışıp görüşsün sılayı rahm eylesin Bir ay sonra dönüşte vade yetti canına Vefat etti Amine Ebva köyde neylesin.
Altı yaşta Muhammet hem yetim hem öksüzdü Boynu bükük bir halde Mekke’ye geri döndü Abdülmuttalip dede şefkatle O’nu süzdü İki yıl mutlu geçti torunuyla övündü.
Dede yaşlandı hasta, çağırdı oğulları Hepsiyle birer birer müşavere eyledi Kim bakacak yetime nasıl olur halleri? Ebu Talib’e verdi, Ali’ye eş peyledi.
Amcası Ebu Talip ticarete götürdü Kervanlarla birlikte gitti Şam civarına, Bir bulut gölge eder Rahip Bahira gördü Dedi gelecek Resul budur cihar yarına.
Gençliği çok güzeldi, doğruluk önderiydi Kelamı kibar idi asla etmezdi yemin. Sevgi saygı ondaydı, hatalardan beriydi Mekkeliler derlerdi Muhammedinül Emin,
Yirmi beşinde iken Hatice’yle evlendi Yirmi beş yıl şenlendi bu mübarek yuvası Mekke’deki günlerde Nur Dağı’na yöneldi Hira Mağarasında başlar kutlu davası.
Cebrail geldi bir gün altı yüz on yılında Nübüvvetin nuruyla oku dedi kuluna Halindeki ürperti, yanağının alında Resullük muştulandı, yürür Hakk’ın yoluna.
Kâbe putlarla dolu, ortak koşarlar Rabbe Şarapla kumar gırla, insanlıkta rezalet, Hak Resulüm ben diyor, geçmişe edin tövbe Müslümanlar kardeştir, İslam’dadır fazilet.
Lâ ilahe illallah, Allah’ tan başka yoktur Görevi tebliğ edip putlardan ayırıyor, Eşsiz benzersiz Süphan, yaratan ancak Hak’tır Birliğe davet ile İslam’a çağırıyor.
İlk Müslüman Hatice, iman ile müşerref İkinci Ebubekir Sıddıklardan bir kardeş, Üçüncüsü Ali’dir ilmin kapısı şeref Dördüncüsü Zeyd olur, bilki evlada özdeş.
Ebu Cehil baştadır, cehalet çok azdırdı Öz amca Ebu Lehep, bin bir cefa ettiler, Müşrikler birleşerek katli ferman yazdırdı Dostu Ebubekir’le Sevr Dağı’na gittiler.
Kâfirler düştü peşe, arıyor dağı taşı Örümcek ağ örerek kapatır mağarayı, Can dostu Ebubekr’in akarken gözü yaşı Altı yüz yirmi iki, “Hicret” sardı yarayı.
Hicret takvim olmuştur söylenirken dillerde Hicretten bir yıl sonra, Hicretten üç yıl önce Erdem fazilet gülü açmıştı gönüllerde Ol Resul ahlakıyla imanla yücelmekte.
Medine’de düğün var, geldi cihanın nuru Dillerde kasideler, yürekler sevgi taşar, Münevver oldu şehir, yükseldikçe onuru Pervaneler misali ashap Resulle yaşar.
Kuba’da karşılandı dinin tebliğ lideri İslam’ ın ilk mabedi, Mescidi Kuba yapar On dört gün kaldı burda taş taşıdı elleri Ümmetinden farksızdır İslam’ın ilk önderi.
Yürüdü büyük alay Medine’nin yoluna Teflerin ahenginde söyleniyor şiirler Dizilmişti ashabı yolun sağ ve soluna Ensarın sevgisinde nice muhacir erler.
Günlerden Cuma idi vahi geldi burada Ranuna vadisinde ilk Cumamız kılındı, Hutbenin coşkusuyla gönül erdi murada İmamım Muhammet’ti Resul, nurlu alındı.
Ebu Eyyup Ensari evinde konuk etti Mescidi Nebeviyle O’na bir ev yapıldı, Öksüz yetim bir erdi ünü dünyaya yetti İslam’da ilk devletin temelleri atıldı.
Ensar Medine halkı, göçenler muhacirdir Herkes bir kardeş tutup bölüştü tüm varını, Kucaklaşıp sarılmak, yaratandan ecirdir İman kemalli yaşar, hem bu günü yarını.
Asrısaadet başlar insanlığın özünde İslam’ın nuru ile cennet yaşanır yerde, Sevgiler paylaşılır kardeşliğin yüzünde Tüm sorunlar çözüldü çare bulundu derde.
Resul yirmi beşinde, Hatice kırkındaydı Zengin olan tahire, erdemine vuruldu, Ondaki dürüstlüğün an be an farkındaydı İki gönül bir oldu mutlu yuva kuruldu.
İlk doğan oğulları Kasım’dı nur danesi Örf gereği Resule Ebul Kasım dediler, Zeynep ve Rukiye’yle Ümmügülsüm canesi Fatıma ve Abdullah, sırasıyla geldiler.
Hicretin öncesinde Hatice vefat etti Aynı yıl Ebu Talip, perişan oldu hali, Güvencesi, can dostu peş peşe çekip gitti Dediler bu gamlı yıla “hüzün yılı” ahali.
Hicretin sonrasında Sevde ve Aişe’miz Nikâhlandı Resulle, şenlendi yuva yine Hakk’ın emri hükmünce cümlesi validemiz Haremine alındı lüzum ve gereğince.
Cariye Mariya’dan oğlu İbrahim oldu Ehlibeyt hanesini şenliğe gark eyledi İki yaşında öldü, o gün güneş tutuldu Son güzide oğuldu, dünyayı terk eyledi.
Fatıma nikâhlandı Allah’ın Arslanıyla Hasan-Hüseyin oldu ehlibeyt torunları Nesebi devam etti seyit şerif namıyla İslamiyet yüceldi kalmadı sorunları.
Hicretin sonrasında talan edildi mallar Müşrikler Müslüman’a bin türlü eza etti Mekkeli kervanlara kesilsin bütün yollar Mukabele etmeli, sabır canlara yetti.
Bedir’de üç yüz on üç nefer aldı yerini Resulün buyruğunda kervanlar bekleniyor Ebu Süfyan Mekke’ye vermişti haberini Müşriklerden bin kişi savaşa ekleniyor.
Muhammet’in safından Hamza, Ubeyde, Ali Hakladı karşısında keferenin üçünü İki taraf kapıştı, çetin bir savaş hali Ebu Cehil geberdi, Müşrik çekti göçünü.
Zulme uğrayanlara cihat burda farz oldu Ayetin nüzulüyle Müslümanlar dirildi, Bir yıl sonra Uhut’a üç bin kefere doldu İki taraf öfkeli, cenk meydanı gerildi.
Altı yüz yirmi beşti, AllahAllah sesleri İnletti yeri gök’ü, Hazreti Hamza şehit Müşrikler kaçıyordu, kesildi nefesleri Melekler müdahildi kâinat buna şahit
Okçular yerlerini birer birer terk etti Zafer kazanılırken ganimete koştular Müşriklerin bir kolu bu durumu fark etti Savaş tekrar kızıştı hallerine şaştılar.
Can havliyle toplandı gaziler etrafında Yetmiş şehit verildi Resulün dişi kırık Perişanlık hâkimdi müşriklerin safında Savaşa son verildi, döndüler buruk buruk.
İki yıl sonrasında on iki bin savaşan Medine’ye gelecek, haber alındı erken Selmani Farisiydi akıl edip çalışan Hendek kazıldı öne, düşman düşsün geçerken
Medine’yi kuşatıp çadırları kurdular Hendekten geçirtmedi okçular ok attılar Bir ay boyu kuşatıp hep orada durdular İslam muzaffer oldu, zaferi yaşattılar.
Sene altı yüz otuz, Muhammet on bin kişi Mekke’yi zapt ettiler, müşrikler hep sıvıştı Hak geldi batıl yoktur, bitmişti zulmün işi Putları bir bir kırıp, Kâbe’sine kavuştu.
Asrısaadet denir Hak Resulün çağına Ayetlerin nuruyla Kuran’ım yaşanırdı, Rahmet yağıyor her an Medine toprağına Zulmetten nura çıkan gönüller okşanırdı.
Bölük bölük İslam’a koşuyordu müşrikler Resulün çevresinde sevgiyle yaşayanlar, Güllerin kokusunda Tekbir ile teşrikler Saadeti yaşıyor İslam’la tanışanlar.
Hicretten on yıl sonra hac için yola çıktı Yirmi beş Zilkade de kafilenin başında, Hüccac yüz bini aştı, binler sel gibi aktı Mutluluk katresi var Resulün gözyaşında.
Umre Haccı yapıldı, Mina’dan Müzdelife Arife günündeydi Arafat sanki Mahşer, Tüm yürekler dosdoğru, iman benzer elife Lebbeyk Allah’ım Lebbeyk, buyur demekte beşer.
Devesinin üstünde Kâinatın hatibi: “Belki bir daha olmam, buluşamam sizlerle Beni iyi dinleyin!” Veda ediyor gibi Başladı hutbesine, göz yaşartan sözlerle.
“Rabbiniz bir tek Allah, Âdem’in çocukları Kimse üstün değildir, renklere bakmayınız, Soyla öğünmek olmaz, budur insan hakları Üstünlük takvadadır, hiç gönül yıkmayınız.”
Emaneti ödeyin, faiz haram olmuştur Kaldırdığım ilk faiz Amcam Abbas’ın olur Kan davası yok dinde, davalar son bulmuştur İslam’a uyarsanız toplum huzuru bulur.
Kadınlar birer güldür onları koklayınız Aile saygısıyla karşılıklı anlaşın, Emanettir sizlere, kırmadan saklayınız Hayatınız müşterek, beraberce paylaşın.
Sizden beni sorarlar, siz ne diyeceksiniz? “Ya Resul! Tebliğ ettin, bizler şahidiz sana” Parmağı havadaydı bir kez görecektiniz “Buna Şahit ol Ya Rab! Şahit ol Ya Rab buna.
Yüz binler Arafat’ta vakfe duası yaptı Yüzler Kâbe’ye dönük, şirkten arınmış canlar Uzza, Latsız Menatsız bir tek Allah’a taptı Tevhidin kucağında nurla dolan insanlar.
Müzdelife’de vakfe hüccac erdi sabaha Mübarek bayram günü ulaşıldı Mina’ya, Kurbanlıklar kesildi takdim oldu Allah’a Saçlarını keserek hamdettiler Mevla’ya.
Gönüllerde sürur var Beytullah’a elveda Resulün arkasında yüz binler gözü yaşlı, Mebrur eylerdi Rabbi, kabul buyurdu Hüda Döndüler Medine’ye vakarlı, ağırbaşlı.
İki ay sonrasında Muhammet hastalandı Ayşe’nin odasından mescide gelemedi, Ashabın gözü yaşlı, ashap yüreği yandı Ebubekir imamdı, Resul düzelemedi.
Muhammet yaratılmış yücelerden bir kuldu Rabbine kavuşuyor tebessüm var yüzünde, Ayşe’nin dizlerinde fani hayat son buldu Ruh Mevla’ya kavuştu, ümmeti var izinde.
“Ümmetim vah ümmetim!” Bizi senden isterdi Ya Rab bizi haşreyle sancağının altında, Hatemül Enbiyaydı, Hakk yolunu gösterdi Cümlemizi cem eyle Firdevs’inin tahtında.
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Hz. MUHAMMED şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Hz. MUHAMMED şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Değerli abim yüreğiniz dert görmesin sizden ve okuyanlardan Allah ve Habibi s.a.v razı olsunlar inşaallah sayfanız baştan sona güzel şiirlerle dolu fırsat buldukça hepsini okurum inşaallah.Selam ve dua ile.kardeşiniz..