Abdurrahman (Apo) EmmiŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Abdurrahman Emmim babamın amcaoğludur. Bizim oralarda eskiden isimler kısaltılarak söylenirmiş, Abdurrahman emmime de o yüzden "Apo" diye hitap edilirdi.
Son nefesi vermeden gözünden akan selmiş, Kara haber tez geldi duydum ki emmim ölmüş.
Yollar geçit vermiyor her taraf kar fırtına,
Birkaç vefalı dostu almış salı sırtına. Kalmadı şu dünyada çekmediği bir çile, Bilmezdi hiç saf kalbi ne üçkâğıt ne hile. Önce eşi yürüdü Mevla’nın kollarına, Sonra da Apo düştü ahretin yollarına. Eşinden miras kalan beş tane sübyan vardı, Dört tanesi erkekti bir tane bayan vardı. Adaletten yadigâr iki küçük hediye, Bilmediği bir yere verdi evlatlık diye. Kâh bekçilik yapardı kâh çobanlık yapardı, Doğruluğa, mertliğe, insanlığa tapardı. Çoğu zaman oturur bir cigara yakardı, Gözleri derin derin bir boşluğa bakardı. Öyle kolay değildi çoluk çocuk geçimi, Kurtulurdu derdinden bir sigara içimi. Uykusuna örtüydü kırk yamalı gocuğu, Bazen eşini özler bazen iki çocuğu. Aslında varidatı yerindeymiş önceden, Hatta birkaç bin dönüm tarla kalmış dededen. O zaman bilinmezmiş tarla tapan kıymeti, O yüzden elden gitmiş ne yazık ki kısmeti. Çocuklar hasta oldu kuru ekmek yemekten, Apo geri durmadı “Şükür Yarab” demekten. Bir gün karnı doyarsa bir gün aç yatıyordu, Gün bitmeden ruhunun güneşi batıyordu. Ara sıra gelirdi babama iç dökerdi, Kalın dudaklarını iki yana bükerdi. Ununu babam verir bulguru Rıza dedem, Bakardı ufuklara gözleri badem badem. Duyduk ki bir kış günü hastaneye almışlar, “Umutsuz vaka” deyip ertesi gün salmışlar. Yattığı metruk oda olmuş bir kuş kafesi, Astım hastalığından tüketmiş son nefesi. Şöyle baktım geriye yaşananlar an oldu, Yıkıldı evi barkı her şeyi viran oldu. Çocukluk yıllarımın hayalleri tüllendi, Sanki o eski resim cana geldi dillendi. Hatırası duruyor ruhumun belleğinde, Elerim o günleri hıfzımın eleğinde. 06.04.2012 Kütahya |
( Şiirin Hikayesini Görmek İçin Tıklayın )
Yollar geçit vermiyor her taraf kar fırtına,
Birkaç vefalı dostu almış salı sırtına.
Kalmadı şu dünyada çekmediği bir çile,
Bilmezdi hiç saf kalbi ne üçkâğıt ne hile.
Önce eşi yürüdü Mevla’nın kollarına,
Sonra da Apo düştü ahretin yollarına.
Eşinden miras kalan beş tane sübyan vardı,
Dört tanesi erkekti bir tane bayan vardı.
Adaletten yadigâr iki küçük hediye,
Bilmediği bir yere verdi evlatlık diye.
Kâh bekçilik yapardı kâh çobanlık yapardı,
Doğruluğa, mertliğe, insanlığa tapardı.
Çoğu zaman oturur bir cigara yakardı,
Gözleri derin derin bir boşluğa bakardı.
Öyle kolay değildi çoluk çocuk geçimi,
Kurtulurdu derdinden bir sigara içimi.
Uykusuna örtüydü kırk yamalı gocuğu,
Bazen eşini özler bazen iki çocuğu.
Aslında varidatı yerindeymiş önceden,
Hatta birkaç bin dönüm tarla kalmış dededen.
O zaman bilinmezmiş tarla tapan kıymeti,
O yüzden elden gitmiş ne yazık ki kısmeti.
Çocuklar hasta oldu kuru ekmek yemekten,
Apo geri durmadı “Şükür Yarab” demekten.
Bir gün karnı doyarsa bir gün aç yatıyordu,
Gün bitmeden ruhunun güneşi batıyordu.
Ara sıra gelirdi babama iç dökerdi,
Kalın dudaklarını iki yana bükerdi.
Ununu babam verir bulguru Rıza dedem,
Bakardı ufuklara gözleri badem badem.
Duyduk ki bir kış günü hastaneye almışlar,
“Umutsuz vaka” deyip ertesi gün salmışlar.
Yattığı metruk oda olmuş bir kuş kafesi,
Astım hastalığından tüketmiş son nefesi.
Şöyle baktım geriye yaşananlar an oldu,
Yıkıldı evi barkı her şeyi viran oldu.
Çocukluk yıllarımın hayalleri tüllendi,
Sanki o eski resim cana geldi dillendi.
Hatırası duruyor ruhumun belleğinde,
Elerim o günleri hıfzımın eleğinde.
ALLAH RAHMET EYLESİN
ANLAMLI GÜZEL BİR ŞİİR KUTLARIM