Kayıp Mezar
yeni yeni anlamaya başlamıştım yokluğunu
ya sekiz ya dokuz yaşındaydım anan iki kocalı dediklerinde mahallenin zibidileri zaten nerden bilecektim ki kimse demedi senin baban öldü diye babam vardı ya benim arada bir yetimim diye severdi nenem ne demekse yetimim arada birde garip diye seslenirdi şeker veren amcalar... ilk annem yazdırdı beni okula tüm veli toplantılarıma annem katıldı öğretmenim tuhaf tuhaf bakardı bazen tuhaf tuhaf bakardı arkadaşlarımın babaları soyadı bir garipti annemin benim soyadım bir garip soramadım o vakitler korktum anne neden babam sen ablam sen kardeşlerim dahi sen anne neden ben... üvey baba dediler sonra ne vakittir bilmem onu bunu mu olurmuş babanın baba işte kocaman bir çınar meğer dalların budanmış babam... arife günlerinde öğrendim mezar ziyaretlerini büyüklerimden şeker bırakıyorlardı toprağa çiçek koyuyorlardı su döküyorlardı bol bol çok şekerim vardı benim çeşmede yakındı yakındı yakındı olmasına ama mezarın nerdeydi babam... iki ağaç arasını gösterdi dayım pirket koymuşlar sözde baş ucuna aha yavri babanın mezarı yavri diye severmissin ya sen beni akşam ne yedi bilmez ki dayım mezarını nerden bilsin babam amcamı hiç sorma yerin dibine batsın adı hadi ben küçüktüm aklım ermedi oda mı küçüktü babam oda mı yetimdi bir taş dahi dikemedi... her gördüğüm mezara üçe bir okurdum titreyen sesimle ne çok mezar gördüm babam ne çok topraktan adamlar kayıp mezar iyidir derdi hep nenem yoksa yoksa sende mi kayboldun babam... |
Hayatın gerçeği